Kim ne derse desin, dünyanın en zor işi insan seçmektir.
Çünkü İK profesyonelleri veya mülakat yapma yetkisi olan yöneticiler, her karşımıza gelen insanda kendimizi seçeriz aslında, tekrar ve tekrar. Benim sevdiklerim, sevmediklerim, yeteneklerim, vasatlıklarımın, özgüvenim ve kişisel farkındalığım karşımdaki kişiyi değerlendirirken birer çıtadır. Bu çıtaların kalitesi veya kalitesizliği karşımdaki kişiyi analiz gücümü belirler.
Ben diyorum ki,
- Eline kitap almayan,
- Her gün yeni birşey öğrenmeyen,
- Kendisini sistemli geliştirmeyen,
- Hayatı ve kariyeri için net hedefler koyarak yaşamayan,
- Problemi çözmek yerine bahane(ler) üreten,
- Hobisi olmayan,
- Gülümsemeyi bilmeyen
insanlar beni mülakata almasın !
Ve eğer beni mülakata alan kişi yukarıda yazılan bütün maddeleri gerçekleştiriyorsa ve ben aday olarak listedekileri yapmıyorsam, elenmem kadar da doğal birşey olmayacağını kabul etmem gerekir.
Bir değneğin iki ucu vardır, her zaman.
Mülakatı bir iş ortamındaki ilk nefes alışımız olarak değerlendirirsek en kaliteli en ferah ortamın bu süreçte olduğunu düşünmek gerekir.Hali ile basma kalıp sorularla mülakat yapan uzmanlar-müdürler ya da profesyoneller bu ortamı gerip – kişiyi sıkmak – güvensiz hissettirmek dışında bir işe yaramıyor,bundan eminim..
En azından ”Sizi neden seçmeliyiz?,Sizin diğerlerinden farkınız nedir?” tarzı sorular profesyonelliğin artık çok uzağında.
Okuyun,gelişin,çabalayın kısmına sahiden katılıyorum,
Ellerinize sağlık,
Nazlıcan,
Yorumun için çok teşekkür ederim 🙂
Aynen, çok doğru bir tespit.
Işın,
Paralel düşünüyor olmamıza çok sevindim 🙂