Pandemi öncesi çalışma tempoma kavuştuğum için günlüğe yazmak konusunda zorlanmaya başladım. Derler ya, yazarlar, şairler acı çekmediği, dertlenmediği zaman yazamaz, onları besleyen hüzündür, melankolidir, sanırım benim günlük yazarlığımın besini de evde oturmak, dışarı çıkınca pınarın suyu kesildi ?
Aslında konu o da değil, bunu yazı yazan herkes bilir. Konu, yazarken kendini tekrar tekrar yaratmak, tanımlamak. Her gün içinden yeni bir “sen” çıkartmak, yenilenmek. Belki proje yapmak hakkında yazmalıyım, belki iş üstündeki insanlar. Sorumluluk, değişmek, farkındalık, zaman, gelişim üzerine içerik üretmeliyim. Düşünmeliyim.
.
Bugün eve dönerken, saat 18:30 civarı, evimin etrafındaki cafe, restaurant ve publar doluydu. İnsanlar dip dibe, maskesiz, ellerinde içecekleriyle kaldırımlardaydı. Şaşkınım. Eğer bu ay sonuna, 14 gün kuluçkası sonrasında covid-19 İstanbul’da patlamazsa, 3 aydır evde boşuna oturmuşuz diyeceğim, bu virüs palavra.
Biz Yaprak’la hafta sonu evde olacağız. Ben bu sefer bizi covid-19’dan ziyade onu umursamayan büyük bir kalabalıktan koruyacağım. Evimin açık camından sözünü ettiğim eğlence mekanlarının müzikleri ve insan uğultuları, uzaklardan da havai fişek sesleri geliyor. Şaşkınım, üzgünüm.
.
Washington Post – 05.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )