Kategori arşivi: Eğitim

Japonya’da Eğitim – 4 / Japon Yönetiminin Ruhu

Japon yönetim ruhu

15 gün süren Japon Kurumsal Yönetimi Programının ilk konusu, alt yapı niteliğindeki Japon yönetimimin ruhu idi. İki gün süren eğitimi Konan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tadao Kagono verdi.

Prof. Kagono “Çalışanların kurumsal bir yapının istek ve kurallarına uymasının nedeni nedir?” diye sordu bize.

Bu zor sorunun cevabının, kapitalizmin kendini net hissettirdiği 20. yüzyıl başında ekonomist, sosyolog Max Weber ve ekonomist, sosyolog, tarihçi Werner Sombart’ı da çok meşgul ettiğini söyledi.

Eserlerinde, Max Weber sorunun cevabına protestan iş ahlakı üzerinden ulaşmaya çalışırken, Werner Sombart kapitalist ekonominin gelişimde yahudilerin önemini vurgular.

Genel olarak değerlendirildiğinde ise kapitalist yönetim sistemlerinin üç ana unsur üzerine inşa edildiğini anlıyoruz;

  1. Uyrukluk, ait olma

Weber, uyrukluk unsurunu protestan iş ahlakı üzerinden tanımlıyor. İyi bir protestanın varoluş amacı çalışmaktır. İş hayatındaki bir protestan yaşadığı topluma karşı olan sorumluluğunu çalışkan bir birey olarak, uyum ve işbirliği içinde, dürüst çalışarak gerçekleştirebilir. Uyrukluk bireyin içindeki dinle eşgüdümlü değerlerin dışarıya yansımasıdır.

  1. Girişimcilik

Sombart kapitalizm içindeki girişimcilik unsurunu, ‘yenilikçilik’, ‘yapıcı yıkıcılık’, ‘misyon sahibi olmak’ ve ‘yarışı kazanma iradesini sergilemek’ şeklinde tanımlar. Her bir kavram için sayfalarca, kitaplarca yazı yazılabilir.

  1. Faydacı zihniyet

Sombart, faydacı zihniyeti eserlerinde akılcılık, kişisel çıkar, mantıksal sorgulama, ölçümleme ve sayısal düşünme olarak tanımlar.

Kapitalizmin işletmecilik üzerinden unsurlarını inceledikten sonra bu üç unsurun Japon yönetim sistemlerinde nasıl vücut bulduğunu dinledik.

Prof. Kagono, Japon yönetiminde çok güçlü uyrukluk, ait olma duygusu olduğunun altını sürekli çizdi. Batının din bazlı ahlak yaklaşımı Japonlarda da mevcut. Onlar da Budizm, Zen ve Japonların yerel dini Şintoizmin içsel değerlerini dış dünyaya ve çalışma hayatına yansıtıyorlar. Uygulamada da batıdan daha başarılılar. Örneğin bizler batıda bir gencin bütün iş hayatı boyunca defalarca iş değiştirmesini olağan karşılamamız gerektiğine ‘inanmaya’ çalışırken, Japonya’da gençler halen yaşam boyu istihdam-life time employment yani bağlılık anlayışını koruyor. Bunun kanıtlarını da yaptığımız şirket ziyaretlerinde gördük.

Japon yönetim felsefesinde kuruma bağlılık kurallardan ziyade disiplin ve alışkanlıklar ile sağlanıyor. Bu disiplin ve alışkanlıkların en önemlisi Türkiye’de de üretim sektörünün yakından bildiği 5S temizlik uygulamaları. Her çalışan (beyaz + mavi yaka) kendi çalışma alanının temizlik süreçlerine bifiil katılıyor. Bu temizliğe tuvalet temizliği de dahil. Küçük detaylara verilen önem ve karşılıklı gözlem vurgusunu da unutmamak gerek.

Prof. Kagano’nun dikkatimizi çeken diğer bir vurgusu batı yönetim sisteminin ruhunda güçlü olan agresif girişimcilik unsurunun Japon yönetim anlayışında nispeten zayıf durumu idi. Bunun nedeni olarak da sosyal girişimcilik kavramı üzerinde uzun uzun durdu. Osaka şehrinin de yer aldığı Kobe bölgesinin Japon sosyal girişimciliğinin merkezi olduğu belirtti.

Japon yönetiminde sosyal girişimcilik kavramı, faydacı zihniyet unsurunun ana belirleyicisi durumda yer alıyor. Bu ne demek? Yani Japon yönetim sistemi ile batı arasındaki en büyük fark, ulusal çıkarlar her zaman kişisel çıkarın önünde kabul ediliyor. Batı işletmeciliğinde kar etmek amaç iken, Japon yönetiminin ruhunda kar etmek ulusal çıkarlar için bir araç. Örneğin Japonya’nın en büyük inşaat şirketlerinden birinin tepe yöneticisinin topluma yeterince fayda sağlayamadığı düşüncesi ile harakiri yaparak hayatına son verdiğini dinlerken şaşkınlığımızı gizleyemedik. Kendi ülkelerimizde yaşadıklarımızı düşünüp acı acı güldük. Sözün özü, batı dünyasının son 20 yıldır “sosyal sorumluluk” diye pazarladığı kavramın Japon yönetim ruhunun özü olduğunu anladık.

İddialı hedef koymak derken de Japonların genel yaklaşımının da çok etkileyici olduğunu belirtmeliyim. Misal, Panasonic’in bakış açısında maliyetleri %3 azaltabilmek %30 azaltmaktan daha zor !!!

Faydacılık unsuru dahilinde, sayılarla yönetim için önümüzdeki bir yazıda başlık olarak değineceğim mikro boyutta kar merkezleri oluşturma sistemi ‘Amoeba’ çok ilgi çekici. Bunun haricinde Panasonic’in organizasyonel yapılanması, Murata’nın matris muhasebe sistemi, Fuji Elektrik ve Toyota’nın kurumsal spin-off’ları detaylı incelenmesi gereken örnekler arasında yer alıyor.

Prof. Kagono’nun başta Panasonic’in kurucusu Konosuke Matsushita’yı anlatarak Japon girişimcileri incelediği dersimizin içeriğini sonraki yazımda paylaşacağım.

.

Önceki yazılar:

Japonya’da Eğitim – 3 / Başlıyoruz

Japonya’da Eğitim – 2 

Japonya’da Eğitim – 1 

 

 

 

Japonya’da Eğitim – 3 / Başlıyoruz

JCMP

24 Şubat – 10 Mart 2016 tarihleri arasında Japonya’nın Osaka kentinde HIDA tarafından düzenlenen “Japon Kurumsal Yönetim Programı”nı başarı ile tamamladım.

Şık bir cümle.

Programı tamamlamış olmak büyük mutluluk. Gerçek mutluluk ise program sürecinde öğrendiklerim, yaşadıklarım, gördüklerim ve tanıştığım birbirinden değerli, akıllı, tecrübeli insanlar.

Kitap okuma performansı iyi bir kişi olarak ummadığım kadar zengin ve orijinal eğitim içeriği ile karşılaştığımı yazmalıyım. Bu ve bu yazımı takip eden birkaç paylaşımımda Japon kurumsal yönetim yaklaşımlarını hem yapısal, hem de insan kaynakları yönetimi boyutu ile aktarmaya ve analiz etmeye çalışacağım.

Eğitim İklimi ve Katılımcı Profili

Japonlarla daha önce çalışma tecrübesine sahip olduğum için eğitimin ilk günü bizlere tanımlanan disiplin kurallarına hiç şaşırmadım.

Program koordinatörümüz Yusuke Takeuchi şu sözleri tatlı tatlı gülerek söyledi:

Sizler bu programa Japon halkının ödediği vergiler ile geldiniz. Sizlerden isteğimiz, bu fedakarlığın farkında olmanızdır.

Lütfen eğitimden faydalanacak şekilde eğitimi takip edin, kurallara uyun, eğitim sürecinde verilecek sunum ve okuma ödevlerini yapın, eğitime aktif şekilde katılın.”

Japonlar yabancılara ve birbirlerine karşı çok zarif insanlar ve görüldüğü gibi gerektiği yerde de çok netler.

Sınıfımız, 10 ülkeden gelen (Hindistan, Sri Lanka, Pakistan, Meksika, Makedonya, Bangladeş, Sudan, Endonezya, Tayvan, Türkiye), 3’ü kadın, toplam 17 katılımcıdan oluşuyordu.

IMG_1586Katılımcıların 10’u kendi aile şirketlerinin üst kademe yöneticileri idi. 7 katılımcı ise profesyonel üst düzey yönetici sıfatı ile yer alıyordu. (Genel müdür, fabrika müdürü, planlama direktörü gibi) Ben Logo Yazılım’ın İK Danışmanı olarak ikinci grupta idim. Kısacası katılımcı kalitesi ve yaş ortalaması bir hayli yüksekti. Eğitimin ikinci günü mini proje/sunum takımlarına ayrıldığımızda, Sudan, Sri Lanka, Endonezya ve Türkiye’den oluşan takımımız Kartallar’ın en genç üyesi bendim. (Fotoğraf: Akşam yemeği sonrası ilk sunum olan 5S için çalışıyoruz, yaş ortalamamız 50)

Eğitim İçeriği

Eğitim, sekiz ana başlık, şirket ziyaretleri/online seminer, iki mini proje çalışması ve sunumu ile bol bol günlük okuma ödevlerinden oluşuyordu.

Ana başlıklar;

1. Japon Yönetim Ruhu
– Şirket ziyareti, Panasonic, Matsushita Müzesi ziyareti

2. Temizlik Alışkanlığı ve Yönetimi – 5S
– Şirket ziyareti: Hiraoka Hyper Tools (Toyota’nın kıyaslama/benchmarking yaptığı şirket)
– 5S mini proje çalışması ve sunumu
– Denizaşırı online şirket semineri: Hirdaramani Group, Sri Lanka

3. Amoeba Yönetimi
– Kavram ve uygulama egzersizleri
– Şirket ziyareti: ACTEC (el yapımı aliminyum, ‘terzi yapımı’ çanta üreticisi)

4. Gelenesel Yönetim ve Japon Aile Şirketleri
– Şirket ziyareti: Takenaka İnşaat (Japonya’nın 5. büyük inşaat şirketi, %100 aile şirketi, ilk dörtte yer alan inşaat şirketleri halka açık)

5. İnovasyon ve İnsan Kaynakları Yönetimi

6. Yeni Ürün Geliştirme ve Tedarikçi İlişkileri

7. Hibrit Yönetim Sistemi Kurmak

8. Yüksek Performanslı Bilgi Paylaşım Modeli Yaratmak ve Yönetmek

– Toyota vaka analizi / video

9. Final Sunumlar

(devam edecek)

 

Önceki yazılar:

Japonya’da Eğitim – 1 

Japonya’da Eğitim – 2 

 

Japonya’da Eğitim – 2

Asia-Japan-Osaka

Japonya Ekonomi Bakanlığı’na bağlı HIDA‘nın açtığı eğitime kabul edildiğimi öğrendikten sonra ilk refleksim, birkaç kelime dahi olsa Japonca’yı öğrenmek yönünde oldu. Sonrasında ikinci adım olarak, bildiğimi parlatma, yani iş İngilizcemi pekiştirme çalışmasına başladım.

Kabul mesajından birkaç gün sonra, sürecin devamı olarak doldurulacak dokümanların zarfı ve bir de ödev mesajı geldi. Mesajda bizlerden Max Weber’in Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu kitabı okunmamız isteniyordu. Ödevin amacı, kapitalizme bireyselci yaklaşan batının ana disiplini olan protestan iş ahlakı ile, kollektivist doğunun Zen – Budist felsefesini eğitim sürecinde kıyaslayabilmemizi sağlayacak entellektüel alt yapıyı bizlerde oluşturmaktı. Bu arada, her ne kadar HIDA bizden talep etmese de, ben iki tane de zen, budizm ( Meraklılar İçin Budizm – Zenju E. Manuel, Buda – Jane Hope, Borın Van Loon) üzerine kitap bitirdim.

Osaka

Bu arada elbette Japonya hakkında da iki kitap almayı (Japonya – Bülent Demirdurak, Japonya – Berlitz) ihmal etmedim. Hafta sonlarımız serbest zaman olacağı için kendime turistik gezi planı yaptım. Hedefim, eğitimin gerçekleşeceği Osaka ile tarihi şehir Kyoto‘yu olabildiğince iyi dolaşmak. Tokya, tarihi zenginliği kısıtlı, bir gökdelenler şehri olarak vaktim kalırsa gitmeyi planladığım üçüncü nokta olarak listede yerini aldı.

23 Şubat – 10 Mart arası gerçekleşecek Japonya eğitim seyahatimin başlamasına 24 saat kala bayağı heyecanlı olduğumu söyleyebilirim. Eğitimin içeriği, tanışacağım insanlar, göreceğim yerler ve bambaşka bir kültürün havasını 15 gün boyunca soluyacak olmanın beni çok geliştireceğini, bir detoks görevi göreceğini düşünüyorum.

Planım, mümkün olduğunca çok görselle eğitim sürecimi Kaynağım İnsan’a hızla taşımak. Belki bu sayede, başka meraklıların da Japonya’ya gitme girişiminde bulunmasını sağlayabilirim. HIDA’nın eğitim süreçleri ile ilgili Türkiye sorumlusu Tayfun Çaylan ile her an bağlantıya geçebilirsiniz. Kendisi bundan çok mutlu olacağını sürekli vurguluyor. E-posta adresi [email protected] 

Şimdilik burada kesiyorum ve bir sonraki yazımı Japonya’dan en kısa sürede sizlere ulaştırabilmeyi istiyorum.

(Devamı gelecek)

Önceki Yazı:

Japonya’da Eğitim – 1 

Sonraki Yazılar:

Japonya’da Eğitim – 3 / Başlıyoruz

Fotoğraf 1: Osaka Kalesi
Fotoğraf 2: Osaka

 

 

Japonya’da Eğitim – 1

HIDA

Varlığından iki yıl önce haberdar olduğum ve hemen kurcalamaya başladığım HIDA – Denizaşırı İnsan Kaynakları ve Endüstri Gelişim Kurumu, Japonya Ekonomi Bakanlığı’na bağlı bir eğitim merkezi. Kurumun odağı, üretim sanayi, yalın üretim teknikleri ve yalın üretim ile bağlantılı yönetim sistemleri.

HIDA’nın Türkiye sorumlusu Tayfun Çaylan’la etkili kurduğumuz diyalog geçen iki yıllık süre zarfında meyvelerini verdi. 2015’in sonbahar aylarında HİDA’nın resmi web sitesinden tepe yöneticiler için, iki haftalık uygulamalı program olarak açılan Amoeba Yönetim Sistemi Eğitimi’nin içeriğini okuduğumda çok heyecanlandım. Kendi kendime “İşte bu” dedim.

1996 yılında, Ankara’da Japonya devletine ait JICA (Japan International Cooperation Agency) ile Tekirdağ Liman Fizibilitesi Projesi’nde altı ay çalışmış ve Japonların çalışma kültürlerinden çok etkilenmiştim. Şimdiyse bu Uzakdoğu devinin çalışma yöntemlerini en merkezinden öğrenme fırsatını yakalayabilirdim.

Başvuru yapabilmem için gerekli koşulları Tayfun Çaylan’dan öğrenip, kendisinin referansını aldım. İkinci önemli desteği 2015 yılından itibaren İK proje danışmanlığını yürüttüğüm Logo Yazılım verdi. İK ve idari işlerden sorumlu icra kurulu üyesi Esra Akar ve icra kurulu başkanı Buğra Koyuncu’ya buradan tekrar teşekkür ederim.

Başvuru sürecinde beni en çok terleten konu HIDA’nın “neden bu eğitime katılmak istiyorsun?” sorusuna cevap vermek oldu. 197 ülkeden başvuru alan HIDA, sadece 22 kişilik kontenjanla açtığı programda aynen işe alımdaki gibi “neden seni seçelim?” diye soruyordu.

Amoeba Yönetim Sistemi üzerine yaptığım incelemelerden sonra soruyu üç madde şeklinde cevaplayarak başvuru formunu Japonya’ya gönderdim ve beklemeye başladım.

Sonuçların 21 Ocak 2016’da bizlere e-posta ile iletileceği başvuruda belirtilmişti. Nitekim 21 Ocak sabahı saat 09:30’da posta kutuma Japonca harflerle bir e-posta düştü. Çok heyecanlandım. Bir süre sadece ekrandaki Japonca yazılara baktım. Sonunda derin bir nefes alarak e-postayı açtım, bütün yazılar arasında ekranda ilk gördüğüm kelime “accepted” oldu.

Ve içimde koca bir patlama …

Kalabalık yerde bulunduğum için bağıramadım ama mutluluktan dolmuş gözlerle, yumruk yaptığım elimi deliler gibi ısırdığımı yazabilirim.

Defalarca “teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim … ” diye haykırdım yüreğimden.

Sonrası ise Japonya ile yazışmalar, ödevler ve yolculuk için hazırlık …

(Devamı gelecek)

Devamı- Japonya’da Eğitim – 2

Japonya’da Eğitim – 3 / Başlıyoruz 

 

 

Bir İK’cı Siyasetle Ne Yapar?

Herşey 2012 yılında, AB eğitimi için Londra’ya gittikten sonra başladı. Altı gün boyunca küreselleşmenin farklı boyutları üzerine düşünmek, konuşmak, öğrenmenin beni çok mutlu ettiğini farkettim. Neden? Çünkü herşeyin merkezinde insan vardı. Uzmanlık alanım. Dönüşte araştırma ve okuma sürecime Birleşmiş Milletler’in faaliyetlerini kattım.

2013 yılında Gezi Parkı Direnişi‘ni yaşadık.

Gezi Parkı Direnişi’nden sonra %80 oranında okuma tonumu değiştirdim. İlk elime aldığım, eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’ın Diplomasi kitabı oldu. Bu ve bundan sonra bitirdiğim her eserde sevgili hocam İlber Ortaylı’yı andım: Ne kadar cahilim, keşke şimdi, burada pat diye ölsem.

2014 yılı başında Facebook ve Twitter’ın kapatıldığı sansür sürecinde İK blog yazarları olarak tepkimizi ortaya koyduk. Ancak verdiğimiz tepki, bazı kişi ve kurumları rahatsız ederek canımızı yakmaya başladığında, küçük bir aktivist grup olarak ses yükseltmenin ötesinde birşeyler yapmak gerektiğini farkettim.

2 Nisan 2014 tarihinde görüş olarak bana yakın olan bir siyasi partinin kapısından içeri adımımı attım.

360Siyaset bilimi, ilk çağ filozoflarından başlayarak büyük bir okyanus. Bu okyanusta yüzmeye başlamak çok zor, yüzmeyi öğrenmek zahmetli, boğulmamak ise bir sanat. Atomu parçalamak siyaset yapmaktan daha kolaydır diye düşünüyorum. Ancak bu yol beni en sevdiğimle, tam da istediğim şekilde buluşturdu, çok yönlü bilgiyle. Merkezi insan olan ve her açısı sonsuzluğa uzanan 360 derece sınırsız gelişim platformu; tarih, bilim, ekonomi, sanat, dünya, gelecek, …

Elbette siyaseti bilgi tabanlı öğrenmek yetmiyor, öğrendiğini analitik yorumlaman, uyarlaman ve sayısallaştırarak uygulaman gerek. Eleştirel düşünüp, sürekli geliştirebilmen ve değiştirebilmen, sonrasında da kalıcı kılmak, kültüre dönüştürmek için yazabilmen gerek. Aynen bizlerin insan kaynakları yönetiminde yapmamız gerektiği gibi, değil mi?

Günün sonunda, bilgisiz fikir sahibi olmak ne kadar tehlikeliyse, uygulamaya dönüşmeyen bilgi de o kadar faydasızdır.