Kategori arşivi: Gelecek

Çalışanlar Neden İstifa Ediyor?

Son aylarda coğrafya ve sektör farketmeksizin insan kaynakları bölümlerinin iki önemli gündem maddesi bulunuyor:

  1. Nedeni üzerine araştırma sonuçları çıkmaya başlayan, ancak ne yapılırsa yapılsın arkası kesilemeyen ve kesilemeyecek gibi görünen istifalar,
  2. İş ilanlarına gelen yetersiz başvurular.

Pandeminin ilk şok ayları geçtikten sonra başlayan ve aylar içinde şaşırtıcı şekilde hızlanan istifa dalgasının nedeni nedir?

Konuyla ilgili internet ortamında pek çok düşündürücü, isabetli görüşler, yaklaşımlar içeren tartışma, paylaşımlar okuyabilirsiniz. McKinsey’de Avusturalya, Singapur, İngiltere, Kanada, ABD’den, 250’si yönetici, toplam 5776 çalışan ile yaptığı araştırmanın sonuçlarını Eylül 2021’de paylaştı.

Araştırmaya katılanların %40’ının önümüzdeki 3-6 ay içinde istifa etmeyi düşündüklerini belirtmeleri raporun altı çizilen en önemli vurgusuydu.

Bu raporun ardından Ekim 2021’de McKinsey Insight portalında yukarıda paylaşmış olduğum grafiği yayınladı. Grafik, çalışan ile işveren arasındaki, sonucu istifa olan algı, beklenti farklılığını hatta kopukluğunu vurguluyor.

Çalışmada söz konusu kopukluk üç açıdan görüşe sunulmuş:

  1. Çalışan için çok önemli ancak işverenin bu önemin pek de farkında olmadığı konular.
  • Yönetici tarafından değer görmek
  • Ait olma hissi
  • İlgili ve güvenilir takım arkadaşları
  • Kariyer gelişimi için fırsat
  • Esnek çalışma programı
  • Organizasyon içinde değer görmek

2. Çalışan için ne kadar önemli olduğu işveren tarafından bilinen konular

  • İş-özel hayat dengesi
  • İşe bağlanmış hissetmek
  • Yönetilemeyen iş yükü
  • Aileye ilgi – özel hayata ilgi

3. Çalışanların işverenin zannettiğinden daha az önem verdiği konular

  • Yetersiz ücret
  • Daha iyi bir iş aramak
  • Zayıf sağlık konuları
  • Gelişim öğrenme fırsatları
  • Uzaktan çalışabilmek
  • Başka bir firma tarafından kapılmak

Bu analiz ve gruplandırmayı bizim ülke koşullarımız ve genel çalışan-işveren karakterimize bakarak %90 oranında isabetli buldum.

Özellikle organizasyon ve yöneticisinden değer görme ihtiyacı son bir yıl içinde yaptığım bütün odak grup çalışmalarında özellikle 35 yaş altı çalışanlardan ilk duyduğum konu oluyor. Bir diğer vurgu olan ilgili ve güvenilir takım arkadaşları yeni kuşakların eski kuşaklardan belki de en büyük farkı. “Her koyun kendi bacağından asılmaz” diyor adeta gençler. Bu çok mutluluk verici, erdemli bir gelişme.

Ait olma hissi beklentisini ise bu kadar karışık, hızlı, bulanık, belirsiz bir dünyada ‘güvenli bir limana duyulan ihtiyaç‘ olarak yorumlayabilir miyiz? İşverenler devlet örgütünün dolduramadığı boşluğu mu dolduracak önümüzdeki dönemde?

Üst yönetim ve İK bölümlerinin üstüne pek titizlendiği uzaktan çalışma modellerine pek de meraklı görünmüyor çalışanlar bu analizde. Ancak çalışma programında serbestlik isteği dikkat edilmesi gereken bir diğer vurgu.

Bana göre analizin yapıldığı ülkelerden ülkece en büyük farkımız yetersiz ücret ve daha iyi iş aramak üzerine olan yaklaşım. Türkiye’de olumsuz ekonomik koşullarla mücadele edebilmek için özellikle yetkinlikleri iyi seviyede olan insanlar, alamadıkları ücret iyileştirmeleri veya zamlarına şirketlerini terk ederek kavuşabiliyor. İşverenlerin ücret ve yan haklar politikaları konusunda kendilerini acilen revize etmeleri gerektiğini söyleyebiliriz.

İK bölümleri olarak öğrenme gelişmeye çok titizleniyoruz. Ancak grafik çalışanların sandığımız gibi öğrenme gelişme fırsatlarından pek de heyecan duymadığını söylüyor. İnternet gibi sınırsız ve bedava öğrenme gelişme araç ve kaynaklarının olduğu bir dünyada belki de biz İK olarak kafamızı güncellemeliyiz. Çalışanlarda heyecan yaratacak başka bir şeyler yapmalıyız.

Ve sonunda çalışanların kariyer fırsatları beklentisini görüyoruz. Konuyu ülkemiz için ele alacak olursak, çalışanlar her zaman kariyerini planlamak ve sonrasında bu planı gerçekleştirmek istedi. İşverenler ise düzgün işleyen bir liyakat sistemi kurmaktansa, terfi gücünü elinde tutup, daha keyfi şekilde kariyer yönetmeyi tercih ettiler. Bu kötü alışkanlık, belki de tembellik her geçen gün liyakatı daha düşük kişilerin başta yönetsel kadrolara yerleşmesine neden oldu, kurumların sürdürülebilirliği zayıfladı. Biz Türkiye’de İK bölümleri olarak kariyer nasıl yönetilir adeta unuttuk. Durumu çalışanların beklediği noktaya getirebilmek için öğrenme ve gelişme süreçlerinde davranışsal değil, mesleki yetkinliklere ağırlık vermeye başlamalıyız.

Pandemiyle birlikte iş ilanlarına başvuruların her geçen gün azaldığı bir döneme girdik. Ülkemizdeki aday azlığının nedeni özellikle belirli mesleklerde beyin göçü olabilir. Diğer taraftan OECD’nin Temmuz’da yayınlanan Genç İşsizlik Raporuna göre Türkiye’de 20-24 yaş gençlerin ortalama %30’u ne okuyor, ne de çalışıyor. Genel anlamda eğitim ve çalışma hayatına yönelik gençlerin bu güvensiz, inançsız, umutsuz, beklentisiz duruşu elbette çok endişe verici.

Yeni dönemde İK bölümlerinin işi ilanla değil, her seviyeden kadro için beyin avcılığı yaparak insan bulmak olacak gibi görünüyor. Bu durum hali hazırda bir yerlerde çalışmakta ve iş aramamakta olan insanlara fırsatlar yaratacak. Ancak McKinsey’e göre bu gelişme işverenlerin sandığı kadar da çalışanı etkileyen bir durum değil; Yöneticisinden, ekip arkadaşlarından, ortamından, çalışma programından, kariyer fırsatlarından memnun bir insan işvereninden niye ayrılsın ki, değil mi? 

Gig Ekonomi İle Değişen Çalışma Yaşamı

‘Pazartesi günü, oldukça hareketli geçeceğini bildiğiniz bir başka haftanın başlangıcı. Önünüzdeki yedi gün boyunca iş planında neler var? Hangi gün, kiminle, nerede, hangi işi çalışacaksınız? Termini yaklaşan iş var mı? Gelecek aya da göz atmak gerek. Hatta önünüzdeki üç ayın da takvimini etüt etmek çok isabetli olur. Yeni işler bulmak, takvime konumlandırmak her zaman beyninizin yarısını kurcalıyor. Bazen iş çok, zaman az, bazen de tam tersi. İş birliği yaptığınız arkadaşlarınızla arada haberleşmelisiniz. Farklı alanlardan kafa dengi uzmanlarla ortak işlere girmek size iyi geliyor, çok gelişiyorsunuz.’

Bu cümleler günümüzde ‘gig ekonomi’ tanımı dahilinde çalışmakta olan uzmanların aklından geçenleri yansıtıyor. Tempolu, yüksek sorumluluk bilinci içeren, öz performans, öz öğrenme ve sosyal bağlantıların(network) çok disiplinli yönetilmesi ve geliştirilmesini gerektiren bir çalışma şekli gig. Herkesin kolayca geçiş yapabileceği bir model olmayabilir.

Gig çalışmayı, herhangi bir kurumun bordrosuna girmeden, aynı anda farklı organizasyonlarla iş yaparak, esnek zaman ve çalışma koşullarıyla bağımsız para kazanabilmek şeklinde özetlenebiliriz. Günümüzde ülkemizde de proje bazlı, parça başı, belirli süreli sözleşme/kontratla tanımlanmış şartlar ve taahhütler çerçevesinde gig çalışma süreçleri yürütebiliyoruz.

Gig çalışmada elde edilen gelirin kanuni olması, bu disiplinin en hassas konularından biri. İyi bir mali müşavir mentorluğunda ister şahıs, ister limited şirket açarak, ister serbest meslek makbuzu ile, ister e-fatura mükellefi olarak çalışabilirsiniz. Sigorta, vergiler gibi önemli detaylar için mali müşaviriniz gerekli bilgilendirme ve yönlendirmeleri size yapacaktır.

Son on üç yıldır gig ekonomi çerçevesinde hizmet veren bir insan kaynakları uzmanı/danışmanı olarak bu çalışma modelini sürdürebilir kılan faktörleri beş başlıkla ele alabilirim;

  1. İleri seviyede bilgi ve tecrübe

Bir kurumun sizden hizmet alması için söz konusu iş/problem hakkında iç kaynaklarının ya olmaması, ya da yetersiz kalması durumu vardır. Dolayısıyla siz bilgi ve tecrübenizle başta sıkıntıyı teşhis edebilmeli, ardından çözüm alternatiflerini masaya koyabilmelisiniz. Bunları yapabilmek için mesleki derinliğinizin çok olması gerekir. Eğer yapamayacağınızı düşündüğünüz bir iş veya çözemeyeceğiniz bir problem ise bu durumu da şeffaf bir şekilde anlatabilmelisiniz.

  1. Hizmet odaklılık

Üstlendiğiniz işi nasıl yapacağınıza dair detaylı iş ve zaman planınızı sunmak çok önemlidir. Bu plan sayesinde kurumun stratejileri, öncelikleri, ihtiyaçları, kaynakları, kısıtlarını daha detaylı etüt edebilir, kurumun yetkililerini işin içine daha aktif şekilde katabilirsiniz.

İş planınızın gerçekleştirilmesi sürecinde pek çok sıkıntının yaşanacağını bilmelisiniz. Kadrolu bir çalışan olarak asla sizin sorumluluğunuzda olmayan aksamalar, gig modelde bütünüyle sizin meselenizdir. Zaman taahhütlerine uymak için yüksek sorumluluk bilinci ile işe sahip çıkmanız gerekir. Bahane üretmek, o kurumdan bir daha iş alamamanız anlamına gelecektir.

  1. Özenli ilişki yönetimi

Gig çalışma modelinde itibar çok önemlidir. “Yaparım” dediğiniz işi yapmalı veya o işe hiç girmemelisiniz. Güvenilirlik birincil önceliğiniz olmalıdır. Farklı sektörlerde, bambaşka kurumlarda, değişik çalışma kültürleri ve insanlarla buluşmak hem çok geliştirici, hem de çok streslidir.

En üstten, en alt seviyeye kadar çok katmanlı ve çok yönlü iletişime geçebiliyor olmanın ise tek kuralı vardır: egonun akıllı yönetemi. İyi dinleyici olmak, doğru zamanda doğru soruları sormak, ne zaman susup, ne zaman, kiminle, ne konuşacağını bilmek egosunu yönetebilen insanların bu süreçte ustalaştıkları alt davranışlardır.

Gig modelde çalışırken odanın en bilgili, tecrübelisi siz olabilirsiniz ama en akıllısı asla olmamalı, ortak aklı kullanma yetkinliğini azami şekilde sergileyebilmelisiniz.

  1. Sürekli çok yönlü öğrenme, gelişim

Dünya ve bütün iş kolları inanılmaz bir hızla değişirken, hatta dönüşürken, “uzmanım” iddiasındaki bir kişinin kendisini sürekli ve çok yönlü geliştirmesi gerekir. Belki de diğer dört madde ile kıyaslandığında gig modelde çalışmayı tercih edenleri en zorlayacak olan budur. Uzmanlık alanınız ve bağlantılı bütün konuların ne yönde ilerlediğini sürekli araştırmak, takip etmek, öğrenmek, öngörmek, uyarlamak ve denemek zorundasınız, ki size sorulduğunda en yeniyi alternatif olarak masaya koyun. İster kullanılsın, ister kullanılmasın, en yeni, en güncel, en ileri sizin zihninizde, ellerinizde, uygulayabilirliğinizde olmalıdır.

  1. Öz üretim

Gig modelde çalışan bir insanın neler bilip yapabildiğini anlatabilmesi, sözün özü kendini pazarlayabilmesi çok önemlidir. Masaya oturduğunuz kurum yetkililerinin size soracağı haklı ilk soru “ne bildiğinizi, neleri, nasıl yapabildiğinizi nereden bilelim?” olacaktır. Dolayısıyla mesleğinize dair çalışma, bilgi ve tecrübenizi yansıtacağınız araçlar yaratıyor ve onları sürekli besliyor olmanız gerekir. Öz üretimlerinizi bir blog, Youtube kanalı, Linkedin, Twitter, Instagram, TikTok, Twitch hesaplarınızdan paylaşarak etki ve ulaşım alanınızı arttırmalısınız. Bu çalışmaları yaparken sosyal fayda yaratabiliyor olmanız size ayrı bir üretme motivasyonu da sağlayabilir.

.

Dünyaya baktığımızda gig ekonomi ve çalışma modeli pandemi sürecinde adeta patladı, bu yönde hizmet veren pek çok iş portalı açıldı. Upwork, Freelancer, Guru, Toptal, Flexjobs, Fiverr gibi portallarda Türkiye’den de uzman kadroların kendilerini konumlandırdığını ve iyi gelirler elde edebildiğini takip edebiliyoruz. Belki siz de incelemek ve denemek isteyebilirsiniz, neden olmasın?

Etkili CV Hazırlamak

Ankara Üniversite Hukuk Fakültesi Fikir Platformu’na Etkili CV Yazmak konusunda bilgi vermek üzere konuk oldum.

Youtube üzerinden canlı olarak Ankara Hukuk 3. sınıf öğrencisi olan Melike ile gerçekleştirdiğimiz yayında, bir hukuk öğrencisinin staj veya mezuniyet sonrası iş ararken nasıl bir özgeçmişle dikkati çekebileceğini detaylı şekilde ele aldık. Yayının son bölümünde de gelen soruları cevapladım.

Hukuk öğrencileri için özgeçmişi zenginleştirecek ve ancak okul döneminde kazanabilecekleri tecrübeler ve yapabilecekleri aktiviteler var.

Aslında benzer içerikler bütün bölümler, hatta hali hazırda iş hayatının içindeki bütün profesyoneller için geçerli. Üretken ve kendini sürekli geliştiren insan olmak sadece hukuk bölümünde okuyan gençlerden beklediğimiz yetkinlikler değil. Herkesten bekliyoruz.

Adalet, hukuk sistemi Türkiye’nin istikrarlı büyümesi için ana çark. Bana göre diğerleri de eğitim ve ekonomi. Doğru işleyen, güncel bir adalet sistemi toplumun, yatırımcının, girişimcinin kendisini güvende hissetmesi demek. Güvenin ayağa kaldırdığı diğer iki güç de eğitim ve paralelinde ekonomik oluyor. Gerisi teferruat.

Teşekkür ederim geleceğin parlak hukukçuları, dilerim yollarımız başka zamanlarda da kesişir. ?

Videoyu izlemek için tıklayınız. 

 

Uzaktan Çalışma ve Beş Büyük Risk

Uzaktan çalışmanın insan kaynakları yönetimi gündeminin en üst sırasında yer aldığı günlerdeyiz. Farklı kurumlar nasıl uzaktan çalışacaklarına dair metotları teker teker açıklıyorlar. Açıklamalar elbette takip edenlerde heyecan yaratıyor ancak uzaktan çalışmanın artıları yanında riskleri olabileceğini düşünmeliyiz.

  1. Kurum kültürünün zayıflaması

Kurumsal değerler davranışa, davranışlar da kültüre dönüşür. Bizler ofis ortamlarında en üst kademeden en altına kadar, gün içinde sergilediğimiz davranışlarla aslen kurum kültürünü tanımlarız, yaşatırız.

Bu süreçte öncelikli olarak birbirimizi sürekli gözlemleriz. İlişkilerde sıklıkla anlaşırız, zaman zaman da çatışırız. Uzaktan çalışmanın en büyük dezavantajı gerek ekip içi, gerekse ekipler arası gözlem ve etkileşim frekansının zayıflamasıdır.

İstediğimiz kadar ileri seviye teknolojik çözüm ortaklarını kullanalım, hiçbir teknolojik uygulama yüz yüze gerçekleşen alışverişin yerini tutamaz. Çünkü insan sosyal bir canlıdır. Birbiriyle yakından temasta olmak, iletişime geçmek, birbirini hissetmek ister. Hatta istemenin ötesinde bu bir ihtiyaçtır.

İnsanlarla birlikte olamamak, fiziki çalışma ortamını paylaşamamak, uyumlanamamak orta ve uzun vadede kurum kültürünü zayıflatacaktır. Bu süreci tersine çevirecek önlemler neler olabilir? Örneğin uzaktan çalışma modeli kapsamında olmasına rağmen bir çalışan isterse, ofis ortamında işlerini yapabileceği, ‘açık ofis – karma serbest çalışma alanları’ yaratılabilir.

  1. Spontan/doğal öğrenme gelişme sürecinin zayıflaması 

Bir ekibe dahil olduğumuzda ne işi, ne ürünü/hizmeti, ne de müşteriyi dersliklerde öğrenmeyiz. Onları birlikte yaşayarak; çalışma ortamında ekip arkadaşlarımızı, yöneticileri, müşterileri, tedarikçileri anlık gözlemleyerek, dinleyerek, sorarak öğreniriz. Hatta sıklıkla insanlar bu son derece organik öğrenme ve gelişme sürecinin farkında bile olmazlar. Literatürde biz buna spontan/doğal iş üstü öğrenme deriz.

Uzaktan çalışma uygulaması spontan/doğal şekilde gözlemleyerek, dinleyerek, sorarak iş üstü öğrenme metodunun hemen hemen sıfırlandığı bir çalışma modeli olduğu için iş verimliliği adına orta ve uzun vadede büyük riskler yaratma potansiyeli taşımaktadır.    

  1. Sosyal inovasyonun azalması

Çalışma ortamında sosyalleşmenin ne kadar önemli olduğuna dair pek çok araştırma bulunuyor. Kahve molalarında, yemek arasında, koridorda plansızca gerçekleşen ayak üstü sohbetler asla bir vakit kaybı değil. Tam tersi, iş dünyası artık bunları farklı ekiplerden çalışanların bir araya gelerek, çok yönlü iş sohbetleri ile yaratıcı yaklaşımlar geliştirdikleri zaman dilimleri olarak kabul ediyor ve destekliyor. Genel merkez binalarında çalışanlar için büyük, konforlu sosyalleşme alanları yaratılıyor. Bu alanlar, toplantı odalarının sonuç alma baskısından uzak, serbest etkileşim, paylaşma fırsatları yaratarak kurum için sosyal inovasyonu tetikliyor.

Uzaktan çalışan insanlar için ekran karşısında yapılmaya çalışılan suni sosyalleşme aktiviteleri ile benzer sosyal inovasyon ortamının yaratılabileceğini düşünmek iyi niyetli hayalcilikten öteye gitmeyecektir.

  1. Yöneticilerin yetkinlik zayıflığı

Yöneticilerin gerek mesleki, gerekse davranışsal yetkinlikleri pandemi öncesinde de oldukça sorunlu bir alandı.

Sorun derken neleri işaret etmek istiyorum?

  1. İşlerin ekip içinde uygun şekilde dağıtılması,
  2. Yetki ve sorumluluk devri,
  3. Anlamak için dinlemek, empati kurmak,
  4. Anlık ve düzenli olarak iş, hedef ve gelişim üzerine geri bildirim alıp vermek,
  5. Takdir etmek, motivasyon sağlamak,
  6. Ekibin düzenli ve sistemli geliştirilmesi,
  7. Etkili hedeflerin belirlenmesi ve ekibe adaletli şekilde dağıtılması,
  8. Kendini sistemli ve düzenli geliştirerek bu gelişimi ekibine koçluk, mentorluk yaparak yansıtmak. 

Pandemi ile beraber ofis ortamlarında geliştirmeye uğraştığımız bu konular dijital platforma taşındı. Yöneticilerin ekipleri ile düzenli iletişime geçmesi, onları dinlemesi, motive etmesi, iş ve hedef dağıtması ve üzerine konuşması, işi takip etmesi ve sonuçlandırması, ekibinin gelişimini sağlaması çok daha zorlaştı.

Yakın dönemde yöneticilerde en titizlikle arayacağımız yetkinliğin uzaktan ekip yönetebilmek olacağını öngörüyorum. 

  1. Çalışan bağlılığının düşmesi

Değişimin değişmeyen tek kural olduğu dünyada çalışanların da ihtiyaçları, şirketlerinden beklentileri, istekleri sürekli değişiyor. Bu ihtiyaç, beklenti ve istekleri karşılayamayan şirketlerin çalışanları kurumlarını arkalarına bile bakmadan terk ediyorlar.

21.yüzyılın insan yönetimdeki ana gündemi uzunca bir süre çalışan bağlılığı olacak gibi görünüyor. Şirketlerde hızla yapılandırılan aday ve çalışan deneyimi süreçleri, çalışan değer önermesi, işveren markası, insan analitikleri, sürekli öğrenme ve gelişme yöntemleri sadece ve sadece çalışan bağlılığını arttırmak için.

Zaten sıkıntılı olan çalışan bağlılığı konusuna bir de pandemiden kaynaklı uzaktan çalışma faktörü dahil olunca insan kaynakları bölümlerinin aklı oldukça karıştı. Çünkü pandemi insan kaynakları bölümlerine hiçbir bölüme yaşatmadığı kadar büyük yük getirdi. Bu dönemde belki şirket içinde en fazla çalışan İK bölümü oldu.

Hızla işe alım prosesini dijital platforma taşımak, oryantasyon ve işe alıştırma süreçlerini yeniden kapsayıcı bir şekilde yapılandırmak, performansın uzaktan nasıl takip edilip ölçülebileceğini kurgulamak, ekiplerin dijital ortamda sosyalleşerek motivasyonlarını bir parça bile olsa arttırabilmek, çok farklı öğrenme gelişme konu başlıklarını geniş bir yelpazede çalışanlara sunmak, çalışanların esen ve iyi olma hallerini desteklemek gibi pek çok uygulama çok kısa sürede devreye alındı. İşte bu başarılı kriz yönetimi esnasında ilk çatlak ses “çalışan bağlılığında zayıflama” şeklinde bu aralar çıkmaya başladı.

Aylardır ofisine ayağını basamadığı için bunalan yeni girişler, uzaktan çalışmayı hiç sevemeyenler, ev ortamını çalışmak için uygun hale getiremeyenler, bütün gün ekran karşısında oturmaktan, sosyalleşememekten psikolojisi bozulanlar, ofis ortamlarına kıyasla aşırı ve zaman sınırı olmadan iş yüklenmesinden şikayet edenlerin seslerini artık çok net duyuyoruz.

Peki ne olacak? Yukarıda saydığım bu beş riski nasıl kurumlarımız ve çalışanlarımız için bir fırsata dönüştürebiliriz?

Bu sorular sadece insan kaynakları bölümleri değil, aslen üst yönetimlerin düşünmesi ve insan kaynakları ekipleri ile birlikte masaya oturup çözüm üretmesi gereken konular. Önümüzdeki günlerde farklı yerli ve yabancı kurumların ne gibi aksiyonlara geçtiğini elbette takip edeceğiz. Ancak her sektöre, her şirkete uyacak tek bir çözümün asla olmayacağını biliyoruz. Uzaktan çalışma, hibrit çalışma kalıcı olarak iş hayatına yerleşirken, İnsan Kaynakları bölümleri olarak bizler de oldukça zorlu bir sınava girmiş bulunuyoruz. Hepimize kolay gelsin.

 

İK Teknolojileri Nereye Gidiyor?

 

10 ülkenin katılımı ile 200 genç İK’nın yetiştirilmesi için organize edilen HR Starter programı kapsamında Şirketlerde İnsan Kaynakları Teknolojileri sunumumu Nisan ayı başında gerçekleştirdim.

İçeriğimi geniş kaynak havuzundan faydalanarak hazırladım. Konu teknik olduğu için konuşmamı doğaçlama yapmamaya karar verdim. Ciddi bir etüt ile on sayfalık metin hazırladım. Bana verilen kırk beş dakikanın otuz dakikasını konuşma, geri kalan süreyi de  soru cevaba ayırdım.

Performansımdan önceki beş gün evde bir aşağı bir yukarı avaz avaz konuşmama hazırlandım. On sayfayı kaç defa baştan aşağı, kaç defa parçalı tekrarladığımı bilemiyorum. Emeklerime değdi. Konuşmam güzel, soru cevap seansı çok hareketli geçti.

İK teknolojilerinin nereye gittiği üzerine bir kaç not yazmak gerekirse;

  • Artık insanın çalışma akışı için geliştirilen teknolojiler İK’nın otoritesinden çıkarak iş teknolojilerine dönüşmüş durumda.
  • Pandemi referansı ile İK teknolojilerini 2020 öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabiliriz.
  • 2020 sonrası İK teknolojileri artık bir uygulamalar ekosistemine dönüşüyor. Büyük şirketler İK teknolojilerini direktörlük seviyesinde idare etmeye başladı.
  • Bir insanın yatağında gözünü açtığı andan, tekrar kafasını yastığına koyana kadar attığı her adım, yaptığı her iş, gittiği her yer, konuştuğu veya yazıştığı her insan takip edilebilir hale geliyor. George Orwell’ın 1984 romanı kurgusunun gerçeğe dönüştüğünü görüyoruz.
  • İK teknolojileri pazarına Mark Zuckerberg’in de ciddi yatırım ve uygulamalar ile girdiği, Microsoft’un gerek yazılım ve uygulamalar, gerekse Linkedin ile büyük atakta olduğu görülüyor.
  • Bütün yazılım ve uygulamalar İK’nın iş yürütümü değil, artık çalışanların işlerini rahat ve çevik yapmaları hedefiyle tasarlanıyor.
  • Yapay zeka ile analitik yapmak İK’nın bütün uygulamalarına yayılıyor.
  • Genç İK’cılar için İK Teknolojileri yeni bir uzmanlık alanı olarak tanımlanıyor.
  • İK sistemleri “çalışan deneyimi – EX” üzerinden teknoloji ile birlikte tekrar şekilleniyor.

Soru cevap bölümünün sonunda bütün katılımcılar ile iş hayatındaki insan için teknoloji geliştirmenin üniversitelerde ayrı bir mühendislik dalı olarak çok yakında tanımlanacağı ortak görüşüne vardık.

Herhalde mesleğe yeni başlayan bir İK’cı olsam İK teknolojileri üzerine derin uzmanlığa giderdim diye düşünüyorum. ? Çok eğlenceli.

İlk Blog Yazım ‘Başlangıç’

Sözden hareketle yazı üretmek, (Sözler geçici, yazı kalıcı değil mi?)

Görmekten hareketle yazı üretmek, (Gördüğü üzerine düşünmedikçe insanın havyandan ne farkı kalır, hele bir de yazıya dökebilirse gördüklerini; şahane değil mi?)

Bilgiden hareketle yazı üretmek, (Okuyoruz, öğreniyoruz, bir de yazarsa kendince insan kalan bilgiyi hafızadaki, kaybetmez asla sarfettiği emeği, değil mi?)

Hafızadan hareketle yazı üretmek. (Bireysel depomuz beyin siliyor gereksizin yanında gerekliyi de çoğu zaman; duyguları, düşünceleri, geçmişi…bir dur demek lazım sanki, değil mi?)

.

Sene 2005.

Yıl boyunca üç defa blog açma girişimim olmuştu. Bir türlü ne yazacağımı toparlayamadığım için blogları kapatmıştım. Sonunda 19 Aralık 2005’de ilk iki konuma karar verdim. ‘Eve’s Eyes – Havva’nın Gözleri adını verdiğim bloğumda yeni döndüğüm Barcelona gezim ve aile işimiz olan şarap üzerine yazacaktım. Ancak blogun bir manifestosu, bir başlangıç yazısı olmalıydı. Yukarıda paylaştığım kısa metin ile hayatıma çok önemli değerlerin girmesini sağlayan blog yazma yolculuğum başladı.

Barcelona ve Şarap Tarihi yazılarına ne oldu diye soracak olursanız, her ikisini de öngördüğüm sıra ile yayına aldım.

Şarap Tarihi yazımı yazarken bayağı uğraştığımı ve yazıyı bir aya yayılacak şekilde parça parça yayına aldığımı hatırlıyorum. O zamanlar pek kimse blog nedir, blog yazmak nedir bilmediği için tahmin edersiniz okunma sayım çok düşük kaldı. Ancak ilerleyen zamanda Türkçe olup şarap tarihi üzerine yazılan internetteki en kapsamlı yazı olarak pek çok site tarafından izinsiz kopyalandı.

Şarap Tarihi ve arşivime almak istediğim diğer bazı yazılarımı Kaynağım İnsan’da paylaşacağım.

Fotoğraf: Pompidou Sanat Merkezi – Paris (2005)

2021’de 11 İK Trendi

Yazının hemen başında aşağıda sizinle paylaşacağım 10 mega ve 2021’in 11 İK trendinin bana ait olmadığını belirteyim. Liste benim uzun yıllardır merakla ve takdirle takip ettiğim İK üstatlarından Tom Haak‘a ait.

İngilizce diline hakim olanlarlar için bir cennettir HR Trend Institude sitesi. Yazılar, paylaşılan videolar ve linkler ile size global arenada meslekte neler oluyor ilk elden, güvenilir şekilde ulaştırır. Sırf bu sitede yazılanları takip edebilmek için bile yabancı dilinizi geliştirmelisiniz derim.

Tom Haak yazısına İK’daki 10 mega trendi paylaşarak başlıyor. Bunlardan özellikle benim de son üç yıldır her platformda dile getirdiğim iş üstü öğrenme yöntemlerinin ön plana çıkartıldığını okumak mutluluk verici.

  1. Toplu yaklaşımdan ziyade kişiselleştirme
  2. Teknolojiye “olsa iyi olur” yaklaşımından teknolojiye dönüşümün “olmazsa olmazı” bakışı.
  3. Yavaştan hızlıya, daha hızlıya – Öncelikli kor problemlere odaklanmak.
  4. Sezgiler ve önyargılarla çalışmadan, analitiklerden kaynaklı kanıt odaklı çalışmaya geçiş.
  5. Katı hiyararşik organizasyonlardan, açık, şeffaf ağ yapılanmasına geçiş
  6. Uzun vadeli planlardan, deneysel, çevikliği kullanan ve tasarımsal düşünme metotlarına geçiş.
  7. Patronu memnun etmekten anlamlı bir çalışan deneyimine geçiş.
  8. Sınıflarda öğrenmekten iş üstü öğrenmeye geçiş.
  9. Bürokratik İK operasyonlarından müşteri odaklı İK operasyonlarına geçiş.
  10. İş odaklı İK’dan beceri odaklı İK’ya geçiş.

Yazının devamında ise 2021’in 11 İK trendini okuyabilirsiniz. Tom Haak her zamanki gibi bütün maddeleri konuyu detaylandıran makale, video linkeleri ile zenginleştirmiş. Ben size sadece maddeleri sunacağım. Detayı incelemek, okumak, izlemek sizin işiniz.

  1. Etik liderlik
  2. Anti kırılgan kişiliği aramak – güzel !
  3. İK iş ortağına veda
  4. Hibrit ofis
  5. Çözülme riski
  6. Beceri haritası: yakın becerilere bakmak
  7. Kontrolden ziyade dürtmek
  8. Benimle çalışma kılavuzu
  9. Dijital takip – büyük abi bizi izliyor
  10. VR – sanal gerçeklik kullanımında atılım
  11. Bütün liderler koçtur!! … ölü atı dövmeyi bırak

Yazıya dikkat ederseniz pandemi için özellikle ayrılmış bir madde yok. Pandemi sürecinin iş akışı ve ofis ortamına getirdikleri bütünüyle maddelerin içine yedirilmiş.

Diğer taraftan global trendlerdeki vurguları Türkiye İK uygulamaları, gelişme, iyileşme çalışmaları ile kıyaslamadığımızda maddelerin hemen hemen hepsinde öyle veya böyle faaliyet içinde bulunduğumuzu görüyorum. Ülkemizde İK açısından büyük bir farkındalık ve ivmelenme yaşanıyor son iki üç yıldır. Bu büyük mutluluk veriyor bana. Yola coşkuyla devam ?

Hoşgeldin 2021 !

Geçen yıl bu zamanlarda 2020’ye dair aklımda bin türlü konu vardı. Ancak pandemi krizi ?, o ‘bin türlü konu’ arasında bir düşünce kırıntısı olarak bile yer almamıştı.

Pandeminin gelişini Şubat ayı boyunca Beylikdüzü proje çalışmalarına gidip gelirken hissettim. Şehir içi ulaşımda toplu taşıma araçlarını kullandığım için özellikle metrobüs seyahatlerimde içimi inanılmaz bir huzursuzluk ve ‘burada bir terslik var’ düşüncesi kaplamıştı. Hatta Şubat ayında yaşları ileri olan ebeveynlerimin evine gitmeyi kestim. Hiç unutmuyorum anneme “O her ne ise etrafta dolaşıyor ve o bende var, artık sizin eve girmeyeceğim” demiştim. Şubat sonunda bir gece ciğerlerimde yoğun bir acı hissettiğimi ve elimi göğsüme bastırarak “ne oluyor böyle?” dediğimi de hatırlıyorum.

Mart ortasına geldiğimizde memleketçe evlere girdik. Bu hepimiz için çok değişik bir tecrübeydi. Benim ilk refleksim yaşadığımı kayıt altına almak oldu. Kesintisiz 90 gün boyunca evdeki günlük akışımı Kaynağım İnsan’a yazdım. Çok geliştirici, farkındalık oluşturucu, keşif, takip dolu geçti Mart, Nisan ve Mayıs aylarım. Geri dönüp neler yaptığımı düşündüğümde;

  • Kaynağım İnsan üzerinden Korona Günlüğü tuttum. Blog yazılarıma devam ettim. ?
  • Her içi her gün 40 dakika – 1 saat spor yaptım. ??‍♀️
  • Wediacorp proje çalışmama eksiksiz, hatta daha verimli şekilde online devam ettim. Bu beni çok motive etti. ?
  • Ürettiği ürünün niteliği nedeniyle pandemi sürecinde kesintisiz, hatta iki katı çalışan Kisbu’ya uzaktan destek vermeye devam ettim.
  • Adana ile uzaktan proje çalışmama kesintisiz Göktekin Yapı ile devam ettim.
  • Hızla online verebilecek şekilde eğitim paketlerimi dönüştürdüm ve ilk eğitimimi Nisan’da Habitat Derneği ile verdim.?
  • Ciddi oranda kitap okuma zamanımı arttırdım. ?
  • Mayıs ayı boyunca her gün Instagram üzerinden canlı kitap tanıtımı yaptım. IGTV’den videolar izlenebilir. ?
  • Medeniyetler ve Türk Tarihi üzerine üç başlık üzerinden online seminerlere katıldım. ? ??
  • Edx üzerinden iki sertifika programı bitirdim. ?
  • Youtube’da sayısını takip etmediğim kadar çok gelişim videosu izledim. ?
  • Mart ayında başladığımız ancak pandemi nedeniyle kesintiye uğrayan satınalma ve birleşme projesi Mayıs ayında sürpriz şekilde kaldığı yerden devam etti. Dünyada pandemi sürecinde tek kapatılan satınalma ve birleşme (M&A) projesinin İK ayağını yürüttüm. Haziran başı itibariyle de projenin saha çalışmasına geçtim.  ?
  • Uzun yıllardır çalıştığım Ford Otosan Gelişim Akademisi ile online yürütülecek bir performans koçluğu ve mentorluğu programı geliştirdik, Temmuz ayı itibariyle de uygulamaya aldık. ?
  • Hayatım boyunca yapmadığım kadar çok yemek yaptım. Ancak ekmek, kek, pasta yapmak gibi aşkın girişimlerim olmadı. ❌
  • Saçlarımı kendim boyadım. ?
  • Her akşam sağlık çalışanlarını alkışladım. ???
  • Ailemle ve arkadaşlarımla online buluşmalar gerçekleştirdik. Sohbet ettik, ekrandan kadeh tokuşturduk ?
  • ABD ve İngiliz basınından pandemi sürecini çok ciddi takip ettim. ?
  • Bu süreçte kızımla en az tükettiğimiz ise televizyon haberleri, dizi ve filmleri oldu. ?

Haziran ayının ilk günü saha çalışmasına başladım. Haftada bir, iki derken Temmuz ayı itibariyle hemen hemen her gün ofis ortamında çalışma rutinime döndüm.

Sonbahar aylarım iki yeni proje; ECARCH ve Kardem ile şenlendi. Şehirler ve ülkeler arası arası eğitim kaynaklı seyahatlerim yerini Türkiye ve Azerbaycan çapında verebildiğim online eğitimlere bıraktı. Pandeminin iş hayatıma online çalışma, proje yapma ve eğitim verme disiplinini katmış olmasından çok memnunum. 2019’da hafta sonları dahil bazen on beş gün eve giremezken, bu yıl teknoloji sayede evde kalabiliyor, kızımın LGS sürecini daha yakından takip edebiliyorum.

Şimdi kapıda 2021 var. Yine kafamda bin bir tane düşünce, fikir, plan, hayal … Önümüzdeki günler her ne getirirse getirsin, bardağın dolu tarafından bakarak anı en verimli, keyifli şekilde yaşamayı tercih etmek ve kızımla sağlığımızı korumaya çalışmak 2021’de de ana disiplinlerim olacak.

Dilerim pandeminin aşı faslı en kısa sürede rayına girer, Türkiye ve Dünya hızla yeni normaline geçer.

Herkesin yeni yılını kutlar, sağlık, başarı ve mutluluk dilerim.

Benden Lider Olur Mu?


Rectra Danışmanlık
‘ın kurucusu sevgili Murat Arslan ile, 17Aralık 2020 Perşembe günü Keep In Mind söyleşilerinin ikincisinde, “Benden Lider Olur Mu?” sorusuna cevap vermek üzere birlikteydik. Söyleşiye katılmak üzere başvuranların %70’ini bir araya getirebilmiş olmak büyük mutluluktu.

Keep In Mind’ın formatı çerçevesinde bana verilen 33 dakikayı en etkili şekilde kullanmak için bayağı çaba sarfettim. Nereden baksanız konu derin, anlatılacaklar ve örnekler çoktu.

Paylaşımlarımda üç merak edilen soruya yanıt verdim;

  • Lider doğulur mu, olunur mu?
  • Liderlik süreci nasıl işler?
  • Lider olmanın maliyetleri bireye nelerdir?

Liderlik sürecini üç ana ve alt adımları ve gereklilikleri ile paylaştım.

Söyleşinin bana ayrılan bölümünün sonundaki kitap tavsiyelerinin de çok değerli olduğunu düşünüyorum.

Keyifli izlemeler dilerim.

İK Gözüyle VUCA Dünyasını Anlamak

Yıl 1995. İnternet dünyaya açıldığında gelecek on yılların manzarasını bütünüyle değiştireceğini birileri biliyordu; ABD’de Pentagon. Onlar hızlı veri, bilgi, haber iletişiminin gündelik hayatımızı önüne geçilemez şekilde farklılaştıracağını öngördüler. Büyük dönüşümün eşiğindeki geleceğin dünyasına bir de isim vermekten geri durmadılar: VUCA dünyası.

VUCA tanımı bir akronim. İngilizce dört kelimenin baş harflerinden oluşuyor. Volatility – oynak / Uncertainity – belirsiz / Complexity – karmaşık / Ambiguity – bulanık.

VUCA dünyasına dönüşümün temel tetikleyicisi olan internet teknolojisi beraberinde interneti 7/24 kullanmamızı sağlayan sabit ve mobil cihazlar, bellekler, bulut, yazılım uygulamalarını hayatımızın merkezine yerleştirdi. Artık hepimiz biliyoruz, dünya bir daha hiçbir zaman 1995 yılı öncesi gibi yavaş, öngörülebilir ve kontrol edilebilir olmayacak.

Ancak insanoğlu her zaman etkiye tepki veren bir canlı ve VUCA dünyasının yaratacağı sıkıntılara çözüm olacak şekilde yeni, alternatif VUCA akronimini de devreye aldı: Vision – vizyon / Understanding – anlamak / Clarity – açıklık / Agility – çeviklik.

Etki ve tepkisiyle bu yeni dünya düzeninin iş hayatındaki yansımalarını hepimiz hissedebiliyoruz. Ben bu etkileri üç başlıkta inceliyorum:

  1. Stratejik etkileri

Eskiden 1-3-5-10 yıllık stratejik planlar tasarlayarak yatırımlarını, büyümesini, değişimini düşünen kurumlar artık stratejik olasılıkları daha fazla göz önünde bulunduruyor. Vizyonunu tanımlarken farklı kanallardan veri ve bilgi toplayarak, uzmanına danışarak günceli analiz ediyor, anlamaya çalışıyor.  Bu ne mi demek? Bir sabah gözlerimizi açtığımızda karşımızda Covid-19’u, bir öğlen ofiste otururken korkunç bir doğal afet haberini, bir akşam işten eve dönerken o gün başlayan berbat bir savaşın ana aktörlerinden olduğumuzun haberini alabiliriz. Artık şirketlerimiz bu gelişmelere şaşırmayacak ve panik olmayacak. Çünkü şirketlerimiz iç veya dış kaynaklı olası bütün senaryoları düşünmüş ve maliyetli de olsa önlemlerini almış olacaklar. Olmalılar.

  1. İş yürütümü üzerine etkileri

VUCA dünyasında internet üzerinden farklı coğrafyaları birbirine bağlayan yazılım teknolojileri şirketlere üç önemli kazanım sağladı: Standardizasyon, uyumlanma ve hız. Şirket içinde iyi iş analizleri ile hayata geçirilmiş bir ERP artık insan keyfiyetinin ve hatalarının olumsuz etkilerini en aza indirebiliyor. Verinin şeffaf paylaşımı meraklı çalışanların büyük manzarayı görebilmelerini sağlıyor. Bu açıklık bölümler arası iş birliğinin gelişmesini tetikliyor. Çeviklik gibi uygulamalar çalışanların işi günlük analiz ederek hızlı yapabilmeleri ve beraberinde iyileştirici, geliştirici öneriler, fikirler getirmelerine zemin oluşturuyor. Sonuçta iş verimliği artıyor.

  1. İnsana etkileri

VUCA dünyasını anlamak, ona adapte olmak, onun getirdiği sıkıntılardan ziyade fırsatlara odaklanmak iş dünyasındaki insana ana tavsiyemiz. Bu çerçevede 21. yüzyıl insanının karmaşayı, belirsizliği ve olasılıkları hem kendisi, hem de işi için yönetebilmeyi öğrenmesi gerekiyor. VUCA dünyasının iş hayatındaki insana verdiği çok net bir mesaj var;

“Artık ‘ben’ yok, ‘biz’ var. Bu kuvvetli ve dinmeyecek fırtınada bir başına olamazsın, ekibin ile kol kola, ortak aklı ve gücü kullanarak ilerleyecek ve hayatta kalacaksın.”

CEO’lar İK’dan Ne Bekler?

27 Ekim 2020 Salı günü TAYSAD – Türkiye Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği’nin organize ettiği sanal panelimizi gerçekleştirdik. İki saat süren paneli başından sonuna 200’ü aşkın katılımcının takip etmesi bizi çok mutlu etti. Nasıl söylesem … iyi bir iş çıkardığımıza inandık.

Panele katılan birbirinden kıymetli tepe yöneticiler yönelttiğim sorulara son derece besleyici, bilgilendirici, yönlendirici cevaplar verdiler. Hiçbirinin yaklaşımı diğeri ile benzeşmedi. Her biri soruların farklı boyutlarındaki konuları ön plana çıkardı. Bu noktada TAYSAD’ı elbette kutlamak gerek çünkü panelistleri davet ederken çok özenli bir sentez oluşturmuştu;

  • %100 yerli, kurumsal ve Tesla’nın tedarikçilerinden SEGER Ses ve Elektrikli Gereçler San. A.Ş.’nin Genel Müdürü Tülin Sezer,
  • Doğu çalışma disiplinini temsil eden Totoya Motors’un en önemli tedarikçilerinden ve alt kuruluşu Toyota Boshoku Türkiye Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin Türkiye Başkan Yardımcısı Hakan Konak,
  • 50 yıllık geçmişi, batı çalışma kültürü ve uluslararası şirket kimliği ile Marelli Mako Turkey Elektrik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Erol BAKAN,
  • 33 yıllık güçlü aile şirketi Ersel Ağır Makine Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Üyesi, Kurumsal Strateji ve İş Geliştirme Müdürü Selma Gülbeyaz.

Panel için toplam on iki soru hazırlamıştım, altı tanesini kullanabildim, kalanına zaman yetmedi. Sorulardan üçünü bütün panelistlere, üçünü de önceden planlamış olduğum panelistlere sordum. Moderatör olarak panelistlerin cevaplarını aralarda gerekli özetlemeleri yapabilmek amacıyla sürekli not aldım. Not alırken ikinci amacım da cevapları derlediğim bir blog yazısı hazırlamaktı.

TAYSAD Youtube kanalından panelin video kaydını da seyredebilirsiniz.

Birinci sorum; insan kaynakları yönetimi dediğimde aklınıza gelen üç ana konu nedir? Neden bu konular sizin için önemlidir? (bütün panelistler)

  • Tülin Sezer; Doğru insanı seçmek, çalışanlar ile üst yönetim arasında köprü olarak mutlu çalışma ortamı yaratmak, kariyer ve yetenek yönetim, planlama ve yedekleme sistemlerinin işlemesi
  • Hakan Konak; bordro süreçlerinin hatasız yürümesi, tutarlılık-takımdaşlık-çimento görevi görmesi, Şeffaflık – adaletli, güvenilir, ulaşılabilir olması
  • Erol Bakan – Endüstriyel ilişkiler – sendika ilişkilerinin düzgün yürümesi, bilgili + gönüllü insan = verimli insan demek ve bu çerçevede insandaki cevherin ortaya çıkartılması, etkin iletişim, şirket kültürünü iyi taşımak, herkese eşit mesafede olunması, eğitim ve gelişim fırsatlarının bütün çalışanlara sağlanması
  • Selma Gülbeyaz; işveren markası, övünülecek, prestijli bir şirket olunması için gerekli çalışmalarının yapılması, İK’nın şirketin kimliğini iyi taşıması

İkinci sorum; kriz zamanlarında üst yönetim çok seri şekilde stratejik kararlar almak zorunda kalır. Üst yönetimler için Pandemi krizi de 2020’nin beklenmeyen olayı idi. Siz neler yaptınız?

Bu soruya cevaben bütün panelistler şirketlerinde aldıkları önlemleri detaylı bir şekilde aktardılar. En genel özetiyle;

  • Toyota Boshoku ilk günden fabrikayı Toyota Motors gibi kapattı. Kısa çalışmadan faydalanmadı. Dönüş hazırlıkları çerçevesinde 82 maddeden oluşan bir duyuru hazırladı.
  • Seger, bütün yöneticiler ve ilgili uzman kadrolardan oluşan bir komite kurdu, ilk günden şirket için haberleşme sistemini düzenledi. Fabrika içi kapsamlı önlemler aldı.
  • Marelli Mako, Acil Güvenlik Komitesi kurdu. Fabrika girişte ve içinde düzenli ateş ölçümü yapacak donanım derhal temin edildi. Sendika ile derhal bağlantıya geçilerek gerekli çalışmalar yapıldı. Fabrika içi kapsamlı önlemler aldı.
  • Ersel’de fabrika içinde pandemiyle farklı psikolojik reaksiyonlar gösteren insanlarla ilgilenmek konusunda değişik stratejiler geliştirdi ve uyguladı. Fabrika içi kapsamlı önlemler aldı.

Üçüncü sorum; 20. yüzyılda hedef, yetkinlik dedik, 21. yüzyılda süreç %100 geri bildirim odaklı performans sistemlerine evriliyor. Sizler performans değerlendirme ve özellikle geri bildirim süreçlerini nasıl yürütüyorsunuz?

  • Erol Bakan – Marelli Mako’da Performance Leadership Management adında bir programımız var. Bu program çerçevesinde şirket, bölüm ve bireysel başarı göstergeleri tespit ediliyor. Bu tespit ve performansı takip sürecimizde haftalık aylık ve yıllık toplantılarımız var. Bütün bölümler şirketin finansallarını görüyor ve kendi bölüm bütçelerini yapıyor, aksiyonlarını planlıyor. Şirkette geri bildirim çok önemli. Yönetici ve çalışan arasında aylık geri bildirim görüşmesi yapılarak işler ve hedefler gözden geçiriliyor. Her pazartesi bölüm geri bildirim toplantıları yapılıyor. 3’er aylık periyodlarla da takip toplantıları düzenleniyor. Son 5-6 yıldır her Aralık ayında bütün bölüm yöneticileri; İK’da dahil, bir otele giderek yıllık planı yapıyoruz. Bu bizim şirket kültürümüz haline geldi.
  • Hakan Konak – Doğu kültürü sonuç değil, süreç odaklıdır. Anlık geri bildirimler azarlamak, suçlamak değil, gelecek odaklı olmalı. Yöneticiler her gün verdikleri geri bildirimleri defterlerine not etmeli. Bu sayede performans değerlendirme dönemlerinde objektiviteyi sağlayabilirler. Biz sadece geri bildirimlerde iş konuşuruz. Kişisel ithamlarda bulunmayız – ‘sen şöylesin, böylesin’. Hatalar öğrenmek için en iyi yoldur.
  • Tülin Sezer – Çok kapsamlı şekilde Seger’de yürütülen hedef + yetkinlik ve altı ayda bir geri bildirim odaklı sistem paylaşıldı. 360 derece liyakat takibi, çalışan ile yönetici arasında iş bilgisi ve kalite konuları ön planda olduğu söylendi. Çalışan memnuniyeti anketi sonuçlarının önemsendiği vurgulandı.

Dördüncü sorum; yeni kuşak, eski kuşak arasındaki fark ilişkiler hakkında ne düşünüyorsunuz?

  • Tülin Sezer – Gençlerin enerjisini, beklentilerini şirketi geleceğe hazırlarken, tasarımlarımızda kullanmalıyız.
  • Selma Gülbeyaz – Hangi kuşaktan olursa olsun çalışmak, üretmek isteyen insan her zaman istikrarlı ve başarıya ulaşıyor. Bunun pek çok örneğini start-up şirketlerde görüyoruz. Bizim sıkıntımız yeni kuşak olup çalışmamak için elinden gelini yapanlar. Onları ne yapacağımızı düşünmeliyiz.

Beşinci sorum; teknolojinin İK süreçlerinde kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yazılım ve benzeri çözümleri etkin kullanabiliyor muyuz?

  • Erol Bakan – Teknoloji artık İK için vazgeçilmez. Uluslararası ölçekte kullanılan bir İK yazılımımız var. Bütün esnek İK süreçleri bu yazılım üstünden yürütülüyor. Marelli Mako globalde çıktığı iç iş ilanları ile yurt dışına başvurarak çalışmaya gidebilirsiniz. Bir çok çalışanımız bu şekilde yurtdışına gitti. Performance Leadership Management – PLM isimli uygulamamız yazılım üzerinden işliyor. Özellikle eğitim gelişim konusunda fabrika kadrolarını sanal gerçeklik uygulaması ile yetiştiriyoruz.

Altıncı sorum; önümüzdeki 10 yıl çerçevesinde şirketlerde insan yönetimi hakkında neler öngörüyorsunuz?

  • Tülin Sezer – Organizasyon yapılarının yalın şekilde gelişimi, yetkinliklerin öne çıktığı ve yeni nesillerin enerjisini bu değişimleri gerçekleştirme adına kullanabildiğimiz bir gelecek olacak. Kariyer yönetimi anlamında hantal yapılardan daha dinamik yapılara geçiş gerçekleşecek.
  • Erol Bakan – Sanal gerçeklik (virtual reality) artan oranda kullanılacak. Pek çok ofis kadrosunun işi teknoloji tarafından yapılacak.
  • Selma Gülbeyaz – Fikir, yetenek bireyselleşiyor. Her çalışan bir şirket gibi çalışacak. Kurum içi girişimcilik şimdiden iş hayatına girdi. Şirket ve çalışan arasında B2B sürecini göreceğiz. Bir aile şirketi olarak İK bölümünü kurmak konusunda temkinliyiz. Şirkete bağlılık çok yüksek. Olası bir İK bölümünün geliştirdiği uygulamalar ile bunu bozacağı kaygımız var. Ancak İK konusundaki gelişmeleri takip ediyoruz.
  • Hakan Konak – Organizasyonlar yalınlaşacak. Hantal organizasyonlar devri kapanacak. Kendi kendine öğrenebilen insanları, hatadan öğrenebilen, sadık çalışanları arayacağız.

Panelistlerin İK bölümlerine kapanış mesajları:

  • Hakan Konak – İK geliştirdiği sistemlerde diğer bölümleri de katmalı, kapsayıcı olmalı. Sadece İK yönetimini bilmek yetmiyor. Şirketin üretim, bütçe, satış, bütüncül hedeflerine hakim olmalı. Etrafına ördüğü duvarları yıkmalı. CEO’lar da kendi performans ve taleplerinde tutarlı olmalı ki, İK’da tutarlı olsun.
  • Tülin Sezer – İK üst yönetime doğru yönlendirme yapmalı.
  • Erol Bakan – İyi işe alım yapmalı, koltuk korkusu nedeniyle tersi uygulamalar olmamalı. Operasyonel İK’dan stratejik İK’ya geçmeli.
  • Selma Gülbeyaz – İK geliştirdiği sistemlerde sürdürülebilirliği sağlamalı.

CEO’lar İK’dan Ne Bekler?

TAYSAD – Türkiye Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği her yıl düzenlediği Yetenek Yönetimi Konferansı’nı pandemi nedeniyle farklı metotlarla sanal ortama taşıma kararı kaldı. Ben de uzun yıllardır danışman ve akademisinde eğitmen olarak işbirliği içinde bulunduğum TAYSAD’ın çok zihin açıcı olacağını düşündüğüm bu İK sanal etkinliğinde moderatör şapkam ile görev alacağım. Başlığımız;

CEO’lar İK’dan Ne Bekler? 

27 Ekim 2020 Salı günü, saat 14:00-15:30 saatleri arasında gerçekleştireceğimiz etkinlikte özenle hazırladığım sorularımı çok kıymetli dört tepe yöneticiye merakla yönelteceğim;

Tecrübeli ve dersini çalışmış bir panel moderatörü olarak hedeflerim;

a. Dört tepe yöneticinin zihinlerinde insan yönetimi yaklaşımları, stratejileri, uygulamaları, problemleri, beklentileri adına ne varsa ortaya çıkartabilmek.

b. Etkinliği takip edecek olan gerek meslektaşlarım  gerekse tepe yönetim kadrolarını bu sayede düşündürmek, bilgilendirmek, tetiklemek.

Etkinliğin sonunda katılımcıların soruları için de zaman ayıracağız.

TAYSAD’dan aldığım bilgiye göre şu ana kadar etkinliğe 350’ye yakın kayıt yapılmış durumda. Sayının artması bizlerin heyecanını da katlıyor.

Katılım için yapmanız gereken TAYSAD’ın ilgili sayfasındaki “kayıt için tıklayınız” alanını tıklayarak formu doldurmak. Etkinlik günü size bağlantı linki TAYSAD tarafından iletilecek.

27 Ekim Salı günü görüşmek üzere ?

 

İnovasyon: Türkiye Doğulu mu, Batılı mı?

İnovasyon/yeniliğin “her şey” olduğu bir dönemdeyiz.

Japonya’da aldığım yönetim eğitimi esnasında Profesörümüz Japonların dünyada süreç inovasyonu, Amerikalıların ise ürün inovasyonu lideri olduğunu söylemişti. Japonların kendilerini ürün inovasyonu konusunda geliştirmek için çaba içinde olduklarını belirtmişti. Ancak bu noktada önlerindeki en büyük engelin, Japonları süreç inovasyonu lideri yapan kültürel ve teknik doku/alışkanlıklar olduğunu da açık yüreklilikle anlatmıştı.

Japonların temsil ettiği doğu çalışma disiplini, “ben” değil, “biz” diyen, ekip çalışmasının gücünü duygusal ve rasyonel olarak gerçekten bilen ve inanan bir yapıya sahip.

Batı çalışma disiplininin bu açıdan farkı batılının işleri “ben” merkezli düşünmesi, yapılandırmaya ve işletmeye çalışmasıdır. Bütün batı hukuk sistemi insanları zalimleşebilecek “ben” önceliğinden korumak üzere yapılandırılmıştır. (örnek: Geçen hafta Google, Amazon, Apple, Facebook ABD’deki antitröst yasasını ihlal etmekten sorgulandı) Batı çalışma disiplini de ekip çalışmasına çok önemli der, ne var ki özünde bireyler kendi “iyi olma” hallerini, ekibin iyiliğinin her zaman önüne koyar.

Eğitim sürecinde Profesörümüzün bize anlatmak istediği konu, doğu ile batı arasındaki bu “ben-biz” farkının inovasyon süreçlerine etkisiydi.

Batılı iş insanı zihinsel olarak “ben” merkezli ilerlerken yaratıcıdır, herkesten farklı olmaktan çekinmez, hatta özgünlüğü bir deha unsuru olarak kabul eder. Bakınız Steve Jobs, Elon Musk. Ürünleri iphone, ipad, Tesla.

Japonlar ise %100 ekip çalışması, ekip uyumu, ekip disiplini merkezinde zihinlerini şekillendirdikleri için bireylerin yaratıcılığı, farklılıkları ve özgünlükleri zaman içinde yok olur. Karıncalar gibi birbirleriyle senkronize hareket ederler, iş süreçlerini mükemmelleştirirler, maliyetleri düşürürler. Bakınız Yalın / Kaizen. Ancak ürün inovasyon dendiğinde takılır katırlar. Özgünlüğün korunamadığı, takdir edilmediği ekosistemlerde ürün inovasyonu gerçekleşemez. 20. yüzyıl sürecinde bu takılmışlığı aşabilen sayılı Japon markasından biri Sony ve ürünü de walkman’dir.

Ürün inovasyonu “ben”, süreç inovasyonu “biz” odaklı yeşerir, devleşir.

Bu arada ürün inovasyonunun fikir aşamasından sonraki bütün adımları etkin ve yetkin insanlardan oluşan ekip çalışmasına dayanır. Bunu da unutmamalıyız.

Doğu-batı dedim, ürün-süreç inovasyonunu anlattım. Yazımı iki soruyla bitireceğim:

  1. Biz Türkiye olarak sizce doğulu muyuz, batılı mıyız?
  2. Bizim ürün inovasyonu mu, süreç inovasyonu mu yapma potansiyelimiz daha fazla?

Korona Günlüğü, Gün 72, 1 Haziran 2020

Blog yazımın başlığındaki küçük değişikliği fark ettiniz mi?

Evde” kelimesini çıkardım.

1 Haziran 2020 itibariyle gümbür gümbür sokaklardayım. Sağlığıma çok dikkat ederek, bundan sonra eve girmeye de pek niyetim yok. ?

.

Mülakatlar, toplantılar, telefon görüşmeleri dolu bir günü geride bırakıyorum. Yarın Beylikdüzü’ne proje çalışmam için geçeceğim. Ulaşım konusunda kısa bir süre için çalıştığım şirketler destek verecek. Otomobil kullanmamanın sıkıntısını böyle bir salgın nedeniyle çekeceğimi hiç düşünmezdim. Diğer taraftan bu salgın bile bana otomobil kullandıramayacak, ondan eminim. Bir gün bu dünyadan göçtüğümde mezar taşıma “İlla da o direksiyon başına oturmadı” diye yazacaklar. ?

.

Washington Post – 01.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

Evde Korona Günlüğü, Gün 65, 25 Mayıs 2020

Bugün sabahtan akşama kadar çalıştım.

Bir uygulama programı hazırladım, bayağı içerik araştırdım, yazdım, çizdim ancak henüz bitmedi. Yarın devam.

Bir kapsamlı rapor okudum. Notlar aldım. Üstüne araştırma yaptım. Rapor etüdüm bitti.

Bu arada Instagramdan kitap özeti yayınımı yaptım.

En son olarak da akşam STakademik’in kurucusu Volkan Yörütken ve İzlem Aydın ile Kate Raworth’un “Donut Ekonomik Model’e İK Bakışı” başlığı altında hem Zoom’dan, hem de Instagram’dan uzun bir canlı yayın yaptık.

Yayında hem modeli, hem de modelin Amsterdam uygulamasını inceledik. Dünya Ekonomik Forumu’nun Strategic Intelligence portalına baktık.

Böyle büyük modeller kurmak büyük emek ve zaman istiyor. Ancak değer.

Amsterdam Donut Modeli

.

Washington Post – 25.5.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 45, 5 Mayıs 2020

Gün başlangıcında spor ve hafif kahvaltı sonrasında çalışma masama oturdum. Instagram canlı yayınım için hazırlandım. Yayın güzel geçti. Yarın 50 Başarı Klasiği’nden üç kitap tanıtacağım. Bilgisini yan sütunda okuyabilirsiniz.

Yayın sonrasındaysa Larry Bossidy ve Ram Charan’ın efsane kitabı Execution’ı altını çizdiğim yerler çerçevesinde etüd ettim. Birlikte çalıştığım bir tepe yönetici ile execution-iş yaptırabilme disiplini üzerine konuşacağız bu hafta. İnsanın kitap okurken önemli yerleri ayırması, notlar alması ne kadar iyi oluyor. Kaliteli içerik de hep değerini koruyor. İlk okuduğumdaki keyfi aldım çalışırken.

.

Peryön İç Anadolu Salı Buluşmaları oturumunu biraz önce bitirdik.

Güven Sağlık Grubu İK Direktörü Esra Ayken ve Akfen Holding İK Müdürü Nafız Turgut ile Uzaktan Liderlik konusunda kapsamlı şekilde konuştuk. İki büyük kurumun Uzaktan Liderlik sürecindeki uygulamalarını, önceliklerini, yaşadıkları tecrübeleri konuları ele aldık. Katılımcılardan da pek soru geldi ve oturum çok verimli geçti kanaatindeyim. Dilerim katılımcılara faydamız olmuştur.

Özetle Uzaktan Liderlik sürecinde üstünde durduğumuz ana başlıklar;

  1. İletişim ve ilişki yönetimi
  2. Ekip çalışması ve işbirliği
  3. Motivasyon – empati
  4. Teknoloji kullanımı
  5. Toplantı yönetimi
  6. Verimlilik, iş performansı ve geribildirim
  7. Önümüzdeki dönemde esnek çalışma modellerine yaklaşım oldu.

.

Washington Post – 5.5.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

Evde Korona Günlüğü, Gün 34, 24 Nisan 2020

Harika geçen solo spor seansımdam sonra bilgisayar başına proje toplantım için oturdum. Amaçladığımız işleri iki saatlik etapta bitirdik.

Öğleden sonra gelen beklenmedik telefon günüme bambaşka seyir kazandırdı. Telefon, koronavirüs nedeniyle rafa kalktığını düşündüğüm bir proje hakkındaydı ve olumluydu.

Ben motivasyonumu akıllı yönetebilmek için, aşırı belirsizlik nedeniyle uzun vadeli geleceği pek de düşünmeyi tercih etmiyorum. Yaşadığım güne, haftalık planıma ve bir aylık perspektife odaklanıyorum. İş ortaklarıma ve hizmet verdiğim şirketlere yönelik taahhütlerimi zamanında, etkin ve etkili yürütmeye çalışıyorum.

Kendimi bu disipline oturtmuşken sözünü ettiğim telefon algımı daha uzun perspektife çevirmemi sağladı. Bu adeta bir sinyal gibi geldi bana.

Dünya hepimize kriz nedeniyle derin bir patinaj çekiyormuş gibi gelebilir ama iş dünyasında karar mercileri otomobili yola koyacak iç çözümlerini üretmeye, yöntemlerini geliştirmeye başladı. Bu nedenle bence artık “koronavirüsün hayatımıza, psikolojimize etkiler, evden nasıl çalışacağız?” penceresinden yüzümüzü farklı manzaraları görebileceğimiz pencerelere çevirmeliyiz. “Nasıl bu koşullarda iş yapabiliriz? Nasıl geliştirebiliriz? Bu koşullarda küçük kazanımlardan büyük kazanımlara nasıl geçebiliriz?” diye düşünmeliyiz.

İlk 90 Gün 

İnsan yönetiminde ‘İlk 90 Gün‘ metodu bize ilk 30 gün yeni durumu analiz et, anla, öğren, adapte ol der. İkinci 30 gün öğrenilen, anlaşılanlar üzerine iyileştirici, geliştirici, üretici öneriler, fikirler geliştirme zamanıdır. Üçüncü 30 günün, yani 90. günün sonunda ilk katma değerli işlerin çıkması gerekir.

İşte ben koronavirüs krizi sürecinin iş dünyasındaki lider ve profesyoneller tarafından ‘İlk 90 Gün’ metoduyla ele alınması gerektiğini düşünüyorum. İlk otuz günü yaşadık. Tanıştık, düşündük, anladık, öğrendik. Şimdi ikinci 30 günlük devredeyiz. Artık gelişim önerileri ve fikirler üretmeye başlamak zamanıdır. 

.

Washington Post – 24.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

Evde Korona Günlüğü, Gün 26, 16 Nisan 2020

Perşembe günümüz dünden farklı olarak enerjik başladı. Sporumuzu yaptık, kahvaltımızı ettik. Yaprak odasında derslerine, ben de bilgisayarım karşısında eğitim günüme başladım.

Bugün Habitat Derneği ve UN Women işbirliği ile organize edilen Sosyal Uyum Projesi kapsamındaki Kariyer Planlama Eğitimini gerçekleştirdik. İki yıldır farklı projelerle, farklı teknik platformlarda online eğitimler veriyorum. Ancak ilk defa 89 katılımcıyı da görebildiğim, diyalog kurabildiğim bir eğitim verdim. Çok keyifliydi.

Sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki bölüm üzerinden planladığımız eğitimde ‘kariyer nasıl yapılır?’ sorusuna adım adım cevap verdik. İş görüşmelerine hazırlanmak ve görüşme sürecinde sorulan soruları inceledik. Ben sordum, katılımcılarımız cevap verdi.

Bugün şunu çok net gördüm; bir eğitim zorunlu değil, gönüllü katılımla gerçekleştiğinde çok verimli ve tatminkar oluyor. Çünkü katılımcılar eğitime bir şeyler bekleyerek, isteyerek, motivasyon dolu geliyor ve sonuç olarak eğitimde üretiyorlar, diyaloğa geçiyorlar. Bu da açıkçası eğitimciyi inanılmaz güçlendiriyor, şevklendiriyor.

Buradan tekrar Türkiye’nin dört bir yanından eğitimimize katılan kadınlarımıza teşekkür ederim. Hepsinin kariyerlerinin zihin ve yüreklerinde istedikleri şekilde gerçekleşmesini diliyorum. Bu süreçte bir parça katkımız olduysa, ne mutlu Habitat’a, UN Women’a ve bana. 🙂

Eğitimin tekrarını Mayıs ayında gerçekleştireceğiz.

.

Washington Post – 16.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 22, 12 Nisan 2020

 

Sokağa çıkma yasağının keyfini sürdüğümüz bir pazar günü oldu. Yaprak’ın yaptığı krepleri kahvaltıda afiyetle yedik, gün boyunca da sohbet, müzikle dakikalarımızı doldurduk.

Bu hafta sonu herkes evinde olduğu için ailemi bir parça güvende hissettim. Ancak yarın itibariyle yaş sınırları dışındaki pek çok insanın yine zorunluluktan veya keyfiyetten sokaklara çıkacak olması gerçeği benim aşırı huzurumu kaçırıyor ve ürkütüyor.

Cuma gecesi geç saatlerde aniden duyurulan ve iki saat içinde bir çuval inciri mahveden sokağa çıkma yasağını bir dış göz olarak analiz ettiğimde tek çıkarırım şu oluyor:

İçişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında hiç bir koordinasyon ve işbirliği bulunmuyor. İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’na danışmadan, Salgın Yönetimi konusunda hiç bir literatür veya uygulama incelmesi yapmadan kafasına göre iş yaptı. Süreç ve insan yönetiminde ‘planlı ve organize çalışmak‘ dediğimiz ana yetkinliği sergileyemedi. İçişleri Bakanlığının bu yetkinlik düşüklüğünün bedelini diliyorum Türkiye olarak ağır ödemeyiz.

.

Bu yazıyı yayına aldıktan kısa süre sonra İçişleri Bakanı istifa etti.

.

Elon Musk benim dikkatle ve hayranlıkla takip ettiğim öncülerden. Onun sıra dışılığı, korkusuzluğu, özgünlüğü beni büyülüyor. Belki yaşıt olmamız bende bir parça kıskançlık bile yaratıyor olabilir; ‘Aynı yıl doğduğum bir adam dünyayı değiştirirken, ben ne yapıyorum?‘ … Ağır bir soru değil mi? 🙂

Aslee Vance’in kaleminden Elon Musk biyografisini okuduğumda algıma takılan noktalardan en önemlisi Musk’ın kitap okuma performansı olmuştu. Tabanı bilgi ve bilim olmayan hiç bir sürdürülebilir cesaret, üretim, başarı olamaz demiştim.

Aşağıdaki video Elon Musk’ın öğrencilere tavsiyeleri diye tanımlanmış ancak verdiği mesajlar satır arasını okuyabilirsek her yaşa, her tecrübeye hitap ediyor.

  • Başvurduğu şirketler tarafından işe alınmadığı için kendisine şirket kurmak zorunda kalan,
  • Etrafına kafası çalışan, kendisine benzeyen (erdemli, çalışkan) insanlar bulan,
  • Uzay teknolojilerine girişim yapabilmek için çok kitap okuyan ve konunun pek çok uzmanıyla konuşan,
  • Fikirlerini hayal edebileceği en temel hale indirgeyen ve oradan adım adım sonuca giden,
  • Kendi hayatını şaşırtıcı bulan,
  • Bugüne kadar yaptığı şeylerin gerçekten olabileceğini düşünmeyen, sadece teknoloji içinde olmak isteyen (ego sıfır),
  • Aslında çok korkan, ancak yaptığı işin önemi korkusundan büyükse ve güçlü destekleri de varsa o işe girişen ve yapan,
  • Eğitimin oyunlaştırarak olması gerektiğine inanan,
  • Daha akıllı sorular sorabilirsek, daha aydın insanlara dönüşeceğimizi ve daha ileri gideceğimizi düşünen,
  • Geleceği düşünerek, gelecek için iyi işler yaparak, nasıl daha mükemmel işler yapışabileceğini kurgulayarak ve ilham vererek motive olan,
  • Space X ile ‘Çoklu gezegen hayatını’ inşa ediyor olmaktan büyük heyecan duyan,
  • Şirketlerini ayakta tutabilmek için bütün parasını ortaya koyan ve hayatını devam ettirebilmek için arkadaşlarından borç para alan,
  • Sıra dışı başarılar kazanmış insanların, bu performansa devam edeceklerine inanan bir Elon Musk var karşımızda.

not: Video Türkçe alt yazılıdır.

 

Washington Post – 12.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (ilk 20 ülke)

Evde Korona Günlüğü, Gün 20, 10 Nisan 2020

Haftanın son iş günü şanlı Cuma. Evet, evdeyiz ama özellikle Yaprak için hafta içi ve hafta sonu ayrımı çok net. Neden mi? Çünkü hafta içi saat 09:00-09:30 arası spor yapmak disiplinimiz var. Hafta sonu serbest. Yaprak hafta sonunu iple çekiyor 🙂

Bu arada kızımın okulu sayesinde tanıştığım Roberta’s Gym youtube kanalını herkese tavsiye ediyorum. Bilgisayar animasyonu olan videolar bana çok sevimli geliyor.

Kanalda sağlıklı yaşam üzerine pek çok içeriğe ulaşabilirsiniz. Genel kardio, yağ yakma dışında kalça ve bacaklara, karın bölgesine, omuz ve kolları çalıştırmaya odaklı başka başka videolar var. Benim size daha nokta atışı tavsiyelerim ise;

  1. 12 dakikalık fitness videosu 
  2. 19 dakikalık fitness videosu 
  3. 30 dakikalık fitness videosu – Öldürücü
  4. Her güne özel fitness videoları 
  5. Çocuğumuzla birlikte yapabileceğimiz fitness videosu 

.

Dün başladığım iş odaklı yazımı bugün bitirerek Kaynağım İnsan’da yayına aldım.

Koronavirüs Krizi Çevik Organizasyonu Denemek İçin Fırsat Mı?

Genelde blog yazıları uzun tutulmaz. Okuyucu hap içerik ister. Bu nedenle yazarken 300 – 500 kelime kullanarak, hatta bazen daha da az, konuyu toplamaya çalışırız. Ancak bu sefer kuralı kırdım, 1250 kelimelik bir yazı ürettim. Son yıllarda üzerine ciddi okuma yaptığım çeviklik konusunu 500 kelimede kesemedim. İyi okumalar, görüşlerinizi bekliyorum.

.

Washington Post – 10.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (ilk 20 ülke)

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz #covid19 #evdekoronagünlüğü