Kategori arşivi: Yaşam

Şarap Tarihi – Arşiv

Şarap “vin, vino, wien…” ismi nereden geliyor?

Tarih öncesi şarap, Soma denilen içki ile milattan birkaç binyıl öncesine gider. O zamanda Hindistan’da Veda ayinlerinde kullanılan, mayalı bir içkiydi ama bu “ölümsüzlük içkisi” asmanın şarabı değil Aslepias Acida bitkisinin suyuydu. Bu Soma içkisine “Vena” deniyordu. Çoğu Avrupa dillerinde “vin” (şarap) olarak geçen kelime Sanskritçe -sevgili- anlamına gelen Vena’dan türemiştir; Ruşçada “vino”, Yunancası önce “woinos” sonra “oinos”, Latincesi “vinum”, İtalyanca ve İspanyolca “vino”, Almancası “wien”, İngilizcesi “wine”, Fransızcası “vin” dir.

2

Şarabın tarihi ile ilgili olarak elimdeki kaynaklardan Uluslararası Şarap ve Bağcılık Kurulu Başkanı Robert Tinlot’un Önsöz’ü ile başlayan

Ben ortak noktaları almaya çalışarak yazacaklarımı mümkün olduğunca kısa tutacağım.

3

Üzüm önce Kafkas Dağlarında karşımıza çıkar (vitis caucasica), ardından Mezopotamya’da üzüm yetiştiriciliği görürüz. Buradan, MÖ 3000’lerde cenaze törenlerinde kullanılmak üzere Mısır’a sıçrar. Üzüm yetiştiriçiliğinin Avrupa’da yayılmasında başrolü oynayan Yunanlılar, Sicilya ve tüm İtalya boyunca bilgilerini Romalılara aktarırlar, Galyalılar da üzümcülüğü Romalılardan öğrenirler.

4

Üzüm ve şarabın mitolojilerin kopmaz bir parçası olduğu biliyoruz.

Mısır mitolojisinde güneş tanrısı, evrenin yaratıcısı Ra, şarap ve sarhoşluğu yeryüzüne getirir. Ra insanlığı (Yunanlıların Afrodit’i) tanrıça Hathor’un gazabından koruyabilmek için, içine hoşluk ve sarhoşluk veren kan renkli bir içki yaratır. Mısırlılar şarabı Osiris’e (Yunanlıların Dionysos’u) adarlar ve bu ilahi stratejinin anısına, tüm bayramlarında, öküz başlı tanrıçanın koruyuculuğu altında şarabı baş köşeye koyarlar.

Yunan mitolojisinde de, iki anlatı vardır. Birincisi şarap ve sarhoşluk tanrısı Dionysos, karısını kendisine gönderdiği için kral Aenea’yı asma vererek mükafatlandırır. İkinci anlatıya göre göre kral Aenea’nın Stafilos (Yunancada üzüm salkımı demek) adlı çobanı bir keçisinin üzüm yedikten sonra çok neşelendiğini görür. Bunu gören Stafilos bu meyveyi sıkıp suyunu içmenin hoş olacağını düşünür.

Roma mitolojisine göre şarap, ekin ve asma tanrısı Satürn’ün bir armağanıdır. Romalılar bu tanrıyı bir elinde orak, bir elinde bağ bıçağı ile gösterirler.

Galya mitolojisinde de, Kelt icadı çam ağacından yuvarlak fıçı ve efsanevi içki bir şekilde tanrı Sucellus’ın koruması altındadır.

5

Üzüm ve şarabın toplumsal yaşamdaki yerini en ayrıntılı biçimde, daha çok bira tüketicisi olmalarına karşın Mısırlılarda buluyoruz.

İÖ 2500’lere uzanan mastaba duvar yazılarında Mısırlıların üzümü nasıl yetiştirdiklerini, ezim evine nasıl taşıdıklarını, şarap içmenin bin bir türünü okuyoruz. Yüzyıllardır değişmeyen üzümü sıkma methodlarını bulanlar da Mısırlılardır.

Milattan yaklaşık yirmi asır önce Tutankamon zamanında şarap fıçılanması biliniyordu; her fıçının üzerinde içindeki şarabın yetiştirildiği bölge, yapım yılı, kimin tarafından yapıldığı, sahibinin kim olduğu, kimin mahseninde saklandığı, yani şaraba ait bütün bilgiler yer alır, bir bakıma şarap markalanırdı. Firavun ve yüksek sınıf bu etiketlemeyle Mısır’da hangi şarap iyidir, hangisi tercih edilmelidir anlarlardı. Örneğin Nil deltasından gelen şaraplar elbette yeğlenirdi ama Memphis şarapları da pek sevilen şaraplardı. Mısır’da şarap firavun ve yüksek sınıfa ait bir içkiydi, halk bira içerdi.

Nil Deltası’dan kalkan büyük kervanlar ve hızlı gemilerle bütün Akdeniz merkezlerine ilk şarap ticaretini de başlatan Mısır’lılardır.

6

Yunanlılar için şarap uygarlığı dil pelesengiydi, üzümü ve şarabı göklere çıkartırlardı.

Halk üzümle ilgili bütün bilgileri bir sanat haline getirmiş, Dionysos miti içinde yoğurmuştu. Dionysos’un doğumu olağanüstüdür. İlk altı ay annesinin karnında, son üç ay babasının kasıklarında yatar. Bu biraz garip doğum Dionysos’un yarı tanrı sayılmasına neden olur.

Zeus’un yarı tanrı oğlu Dionysos diğer ölümsüzler ile birlikte Olympos dağında yaşamazdı. Bu nedenle Homeros metinlerinde Dionysos yer almaz. Ancak Dionysos’un yarı tanrı özelliği onun halk tarafından çok sevilmesi sonucunu doğurmuştu, halk onu kendilerine yakın hissederdi. Halkın onunla ilgili bayramlara katılması ve coşkusunun nedeni bu şekilde açıklanabilir.

Dionysos erişkin yaşa gelince çılgınca bir serserilik sonucu Anadolu’ya ve Orta Doğu’ya sürüklenir, bu topraklarda gizemli dinlerle haşır neşir olur. Kafkaslar’da bir süre yaşadıktan sonra Hindistan’da Ganj nehri kıyılarında bir yolculuğa çıkar ve buradan panterlerin çektiği bir arabaya binip üzüm kültürünü yaymak üzere Antik dünyaya gelir. Bu uzun yolculuk Yunan kıyılarına çıkışıyla noktalanır.

Dionysos elinde her daim yeşil kalan sarmaşıkla kaplı asası, başında asma yaprakları, çam kozalakları, sarmaşıklardan oluşan taci ile resmedilir. Önceleri bitki örtüsünün mevsimlere göre dönüşümünü, hasat toplama, ezme, sıkma olarak üzümün yaşamını simgeler. Tanrı daha sonra giderek üzümün ölümü ve şarabın doğumu haline gelir.

Antik Yunan’da akşam yemeği genellikle gün batımından sonra başlar ve iki bölümden oluşurdu; yemek denilen bölümde yemek yenirdi, ama ardından gelen symposion bölümünde tas tas şarap içilir, bütün sohbet ve gösteriler, çeşitli eğlenceler bu bölümde yer alırdı. Şaraba su katılırdı, su katılmadan içilen şarabın taşkınlıklara neden olacağı sanılırdı. O dönemde şarap tahta fıçılarda, keçi derisinden yapılmış tulumlarda ya da toprak anforalarda saklanırdı. Hava almasını engellemek için ağzı yağlı bezle kaplanırdı.

MÖ 4. yy’da yaşayan filozof bilim adamı Theophrastus üzüm çeşitleri, iklim ve toprak kalitesi arasındaki ilişkiye dikkat çekmişti. Antik Yunan şarabın kokusunu ve tadını geliştirmek için çeşitli baharatlar, bal, çam sakızı ve başka tat- koku sağlayıcı maddeler kullanmıştı. Bu zamanın Bordeaux’u olan Chios şarabı Mısır’dan, Rusya’ya çok geniş bir alana ihraç ediliyordu.

7

Şarap Antik Yunan’dan ticaret yolu ile Sicilya ve Güney İtalya’ya ulaşmıştır. Mitsel niteliği ve mistik bir içki oluşu nedeniyle otuz yaş altı gençlerin ve kadınların şarap içmeleri Roma’da ilk zamanlarda yasaktı. O kadar ki şarap mahsenlerinin anahtarına dokunanlar bile cezalandırılırdı. Kadınlara konulan bu yasak hıristiyanlık inancına geçildiğinde daha katılaraşak devam etti.

Roma’da şarap yemekte içilmezdi; şarap içmek bir törendi ve yemek sonrası comissatio denen zaman diliminde ya da gece boyunca içilirdi. Töreni yöneten “hoca, eğitmen” içilecek şarap miktarını ve bunun konuklar arasında nasıl pay edileceğini belirlerdi. Şarap amforalardan iki kulplu testilere aktarılır, testilerden kupalara dökülürdü. Kupa yerine keyif ehli Neron’un icadı olan cam bardak da kullanılırdı. Cam bardak önceden kaynamış suda çalkalandıktan sonra kullanılırdı. Buna karşın şarabın üstüne sıcak su eklemek daha hijyenik bulunurdu.

Sadece zengin Romalılar evlerinde şarap depolayabilirdi. Halkın kalanı şarap tacirlerine başvurmak ya da şarap tavernalarına (vinariae) gitmek zorundaydı. Seçkin yurttaşlar asla vinariae’lere ayak basmazdı. Aynı uygulamaya Antik Yunan’da da görürüz.

Romalılar MÖ 600’de üzüm yetiştiriciliği ile yakından ilgilenmeye başlamışlardır. İtalyan şarabı kısa sürede Yunanistan dahil tüm Roma İmparatorluğu kaplar. Aynı dönemde Anadolu’da eski bir Yunan kolonisi olan Foça’dan göçenler Kelt ülkesi Galya’da ilk üzümü yetiştirirler. Üzüm yetiştirilen bölgelerde üzüm çekirdeği de besleyici tohumlar arasında sayılıyordu. Dönemin şarap ticareti merkezi Pompei’di.

Roma istilasındaki Galya ülkesinde önceleri daha çok bira tüketilirken zaman içinde şarap tüketimi artmış buna bağlı olarak büyük testi, masa testisi, toprak sürahi, toprak kupa, madeni kupa, kepçe, kevgir gibi alet edevatlar gelişmiştir.

MÖ. 125 öncesinde Romalılar Rodos-Provence koridorunu alırlar ve İspanya’ya özellikle Narbonne ticaret merkezi üzerinden ticarete başlarlar. Narbonne zaman içinde önemli bir şarap üretim noktası olur. O derece büyür ki İtalyan şarapları için hızla büyük tehdit oluşturur ve İtalyan şaraplarının ihracatının çökmesine neden olur.

Üzüm bağları giderek buğday tarlalarının yerini alması ekmek sıkıntısını başlatır. MS 90’lı yıllarda Roma İmparatorluğu çok zorlanır. İmparator Domitianus 92 yılında üzüm bağlarının sökülmesini emreder. Bu emir ancak 250’li yıllarda İmparator Marcus Probus tarafından kaldırılır. Probus en kısa sürede yok olmuş bağcılığı geliştirmek yanında Almanya ve Avusturya’da da bağcılık ve şarap üretimini başlatır. Bu dönemde Terier ve Bordeaux önemli ihracat merkezleri haline gelmiş, kendi lojistik ve finansal terminolojilerini kullanmaya başlamışlardır. Aynı dönemde Marsilya, Endülüs ve diğer İspanyol şarapları Roma’da revaşta değildir.

Arapların 700’lü yıllardan 1400’ün sonlarına kadar İspanyol toprakları üstündeki hakimiyeti şarap üretimini kısıtlamıştır.

Roma İmparatoru Konstantinus 313 yılında Milano fermanı ile Hıristiyanlık dininin özgürce uygulanabileceğini duyurur. Ökaristi (Katolik ibadetinde İsa’nın eti ve kanını temsil ettiğine inanılan şarap ve ekmek dağıtımı) temelinde biçimlenen Hıristiyan uygarlığı giderek şarap uygarlığı ile iç içe geçer. Batı Roma imparatorluğu’nun son dönemlerinde Wachau, Mosel vadisi, Rheingau, Pfalz, Burgundy, Bordeaux, Rhone vadisi ve Rioja önemli şarap merkezleridir.

Batı Roma İmparatorluğu 476’da çökmüştür. Kıyı şehirleri Cenova ve Venedik 13-14 yy da şarap ticaretinin merkezidir. Bu dönemde Floransa bölgesindeki ve bugün bilinen Antinoris ve Frescobaldis gibi bazı şarap üreticisi aileler isim yapmaya başlamışlardır.

8

Yeni Dünya’nın keşfi …

İspanya uyruğuna geçen Kristof Kolomb’un Amerika kıtasını 12 Ekim 1492’de keşfinin ardından yurtaşı Cortez 1518 yılında Meksika’yı fethiyle İspanyol misyonerler Hıristiyanlığı yaymak için ülkeye gelirler ve amaçlarını gerçekleştirebilmek için şarap üretmeye başlarlar.

1767’de Meksika’dan sürülen İspanyol misyonerler Aşağı Kaliforniya’ya göçerler. Papaz Junipero Sera 1769’da “Üzüm Misyonu” nu kurar. Kalifornia şarap endüstrisi 19. yy sonlarına kadar bu misyonun İspanyol asıllı asma çubuklarını kullanacaktır. Kaliforniya’da İspanyol asıllı asmaların kullanımı phylloxera hastalığının gelişine kadar sürer. Hastalık Kaliforniya ve Avrupa bağcılığını çökertmiştir. Hastalık 1868’de ancak teşhis edilebilmiştir. Bağlar Fransa’da kullanılan ilaçla, karbon sülfüt çözeltisi ile kurtarılır ve ardından yerli asmalara yaprak bitine dayanıklı aşı uygulanır.

Amerika’da ilk içki yasağı derneği 1789’da kurulur. Bu tip derneklerin sayıları yarım asırda 8000’i aşar ve o derece güçlenirler ki, bu derneklerden birinin kurucusu dünyanın en zengin adamı John D. Rockefeller’ın Amerikan Kongresine yaptığı baskılar sonucu 18 Aralık 1917’de sarhoşluk verici içkilerin üretimi, satışı, nakliyesi, ihracatı ve ithalatı yasaklanır. Üç eyalet dışında 43 eyalat yasayı kabul eder. Ayin için gerekli şarabı üreten manastırlar dışında Amerika’da şarap üretimi yasaklanır. Ama bu yasak Amerika’da başka bir dönemin açılmasına neden olacaktır. Akın halinde gansterler; bottleleggers, yani içki kaçakçıları, sperakeasies yani yeraltı barları ve Rum Rov yani ünlü Sokak Romu dönemi başlar.

Kamuoyunun karşı çıkışıyla 5 Aralık 1933 günü anayasa değişikliği onaylanır ve içki yasağı kalkar. Sonuç ne olursa olsun bu dönem Amerikan şarapçılığı üzerinde nicel ve nitel ağır sonuçlar doğurmuştur. Bu dramatik deney şarapçılık mesleğini kendini toparlamaya iter. Napa Vadisi’ni kapsayan Kaliforniya üzümcüleri Fransa deneyiminden esinlenerek markalama usulünü benimserler ve 1936 yılında Amerikan şaraplarının da kalite normları haline getirirler. O günden beri Amerikan şarapçılığı yükselme eğilimine girmiş ve Avrupa ürünlerini zorlayabildiği zirvelere ulaşmıştır.

9

Türklerin Şarap Tarihi

Elimdeki yabancı kaynaklarda maalesef Türklerin şarabın -öncüsü- olduğuna dair hiçbir bilgiye rastlanmamakta. Kafkaslardan veya İran’da Perslerden Mezopotamya’ya indiği ki, bu da Sümerliler oluyor, Sümerlerden ise Mısırlılara geçtiği genel anlatımlar. Ancak Rıza Bostancı’nın “Şarap Hakkında Herşey” kitabında şu anlatım yer almakta :

….Tarihin babası Heradot’a göre ise Babil’e inen Türkler, kurak ve çorak arazide bir süre tutunduktan sonra burada zeytinlikler, incirlikler ve bağlar meydana getirmişlerdir. Türkler arasında şarabın yapılış tarihi bazı tarihçilerin söyledikleri gibi MÖ 3000 değil çok daha eskidir. Bazı Çin kaynaklarında Türkler şarabı Göktanrı’nın takdis ettiği mukaddes bir madde olarak tanımlarlardı. Mısır’da bulunan ve MÖ 3500 senelerine ait olan birçok kabartmada eski Mısırlıların bağcılıkla uğraştıkları ve Mısır’a asma ziraati Orta Asya’dan gelmiş olan Türklerin getirdikleri anlaşılmaktadır. …

Evet görüldüğü gibi Mısırlılara ve dolayısı ile dünyanın geri kalanına şarabı ya biz, ya da Sümerliler öğretti …. yorumu veya hangisine inanacanız size kalmış. Belki Avrupa Türklere doğruları yazmayarak yine bir komplo kurmuştur.!?. ? Ben Heradot okumadım, ama daha kendi tarihini iyi inceleyemeyen bizlerin, ne ara Mısır’daki Türkleri işaret eden kabartmaları veya Çin’deki
kaynakları Çince öğrenip incelediğini de anlayamadım. (Türkiye’deki hiçbir şarapçının da böyle bir bilinçli araştırma yaptığını zannetmiyorum. Bu para, zaman ve uzmanlık demek.) ………

10

Avrupalı yazarlar Kafkasya’dan Mezapotamya’ya inen şarap bilgisinin MÖ 3000-2500 arasında Mısır’a geçtiğini söylüyorlar. Kafkasya’dan Anadolu’ya inen Hititlerin tespit edilen varoluş tarihleri ise MÖ 2000. Dolayısı ile Kafkaslardan Mezopotamya’ya şarap kültürünü geçirenler Hititler olamaz. Ama yine bir Türk kaynak diyor ki (İçki Teknolojileri – Prof Dr. Ahmet Akteş – Araş Gör. Bahattin Özdemir) : .”…….Şarap Hititlerde para eden değerli bir mal olmuş ve herkes tarafından beğenilerek içilmiştir. Herkes tarafından içilmek istenmesi şarabın Hitit sınırlarını aşarak dünyaya yayılmasını sağlamıştır . Hitit şaraplarının ticareti ile uğraşan Finikeliler tarafından adalara ve Yunanistan’a taşınmıştır. Asurlu tacirler ise şarabı Mezopotamya’ya götürmüşler ve kendileri de bağcılık ve şarapçılığı geliştirmişlerdir. ……..”

MÖ 2000 – 600 yılları arasında varlıklarını sürdüren Hititleri Asurlular yıkmıştır. Kısacası MÖ 3000’lerde Mısırların içtiği şarabı, MÖ 2000’lerde varolan Hitit ve Asurlular’ın Mısır’lılara nasıl öğretmiş ve dünyaya yaymış olduklarını ben yine anlayamıyorum.

Efendim böylece yukarıda yazılı olan bilgiler ” Türklerin Şarap Tarihi Bilinmezi” olarak kayıtlarımıza geçmiş oldu. ?

.

Bu yazıyı 2006 yılının Ocak ayında Eve’s Eyes bloğumda yayına almıştım. Tam 15 yıl önce son derece kısıtla olan yerli ve yabancı kaynaklardan derlediğim bu yazının halen oldukça bilgilendirici olduğunu düşünüyorum.

Şu an interneti tararsanız, şarap tarihi ve Türkiye’de şarapçılık başlıkları altında aşağıdaki bir kaç kayda değer kaynağa ulaşabiliyoruz:

Şarap Tarihi

Şarap

Şarabın Efsanevi Tarihçesi 

Türkiye’nin Şarap Dosyası

İlk Blog Yazım ‘Başlangıç’

Sözden hareketle yazı üretmek, (Sözler geçici, yazı kalıcı değil mi?)

Görmekten hareketle yazı üretmek, (Gördüğü üzerine düşünmedikçe insanın havyandan ne farkı kalır, hele bir de yazıya dökebilirse gördüklerini; şahane değil mi?)

Bilgiden hareketle yazı üretmek, (Okuyoruz, öğreniyoruz, bir de yazarsa kendince insan kalan bilgiyi hafızadaki, kaybetmez asla sarfettiği emeği, değil mi?)

Hafızadan hareketle yazı üretmek. (Bireysel depomuz beyin siliyor gereksizin yanında gerekliyi de çoğu zaman; duyguları, düşünceleri, geçmişi…bir dur demek lazım sanki, değil mi?)

.

Sene 2005.

Yıl boyunca üç defa blog açma girişimim olmuştu. Bir türlü ne yazacağımı toparlayamadığım için blogları kapatmıştım. Sonunda 19 Aralık 2005’de ilk iki konuma karar verdim. ‘Eve’s Eyes – Havva’nın Gözleri adını verdiğim bloğumda yeni döndüğüm Barcelona gezim ve aile işimiz olan şarap üzerine yazacaktım. Ancak blogun bir manifestosu, bir başlangıç yazısı olmalıydı. Yukarıda paylaştığım kısa metin ile hayatıma çok önemli değerlerin girmesini sağlayan blog yazma yolculuğum başladı.

Barcelona ve Şarap Tarihi yazılarına ne oldu diye soracak olursanız, her ikisini de öngördüğüm sıra ile yayına aldım.

Şarap Tarihi yazımı yazarken bayağı uğraştığımı ve yazıyı bir aya yayılacak şekilde parça parça yayına aldığımı hatırlıyorum. O zamanlar pek kimse blog nedir, blog yazmak nedir bilmediği için tahmin edersiniz okunma sayım çok düşük kaldı. Ancak ilerleyen zamanda Türkçe olup şarap tarihi üzerine yazılan internetteki en kapsamlı yazı olarak pek çok site tarafından izinsiz kopyalandı.

Şarap Tarihi ve arşivime almak istediğim diğer bazı yazılarımı Kaynağım İnsan’da paylaşacağım.

Fotoğraf: Pompidou Sanat Merkezi – Paris (2005)

Hayat Dersi

Hakiki olmak. Bütün olmak. Şanslı olmak.

Günü güneşe göre yaşamak,

Hayatı yaparak öğrenmek,

İhtiyacına göre hareket etmek,

Ve her ne olursa olsun devam demek.

Ömür mutlu olduğun kadar …

Platon’un mağara alegorisini o biliyor ve yaşıyor.

? Teşekkür ederim erdemli yörük kadını.

 

Hoşgeldin 2021 !

Geçen yıl bu zamanlarda 2020’ye dair aklımda bin türlü konu vardı. Ancak pandemi krizi ?, o ‘bin türlü konu’ arasında bir düşünce kırıntısı olarak bile yer almamıştı.

Pandeminin gelişini Şubat ayı boyunca Beylikdüzü proje çalışmalarına gidip gelirken hissettim. Şehir içi ulaşımda toplu taşıma araçlarını kullandığım için özellikle metrobüs seyahatlerimde içimi inanılmaz bir huzursuzluk ve ‘burada bir terslik var’ düşüncesi kaplamıştı. Hatta Şubat ayında yaşları ileri olan ebeveynlerimin evine gitmeyi kestim. Hiç unutmuyorum anneme “O her ne ise etrafta dolaşıyor ve o bende var, artık sizin eve girmeyeceğim” demiştim. Şubat sonunda bir gece ciğerlerimde yoğun bir acı hissettiğimi ve elimi göğsüme bastırarak “ne oluyor böyle?” dediğimi de hatırlıyorum.

Mart ortasına geldiğimizde memleketçe evlere girdik. Bu hepimiz için çok değişik bir tecrübeydi. Benim ilk refleksim yaşadığımı kayıt altına almak oldu. Kesintisiz 90 gün boyunca evdeki günlük akışımı Kaynağım İnsan’a yazdım. Çok geliştirici, farkındalık oluşturucu, keşif, takip dolu geçti Mart, Nisan ve Mayıs aylarım. Geri dönüp neler yaptığımı düşündüğümde;

  • Kaynağım İnsan üzerinden Korona Günlüğü tuttum. Blog yazılarıma devam ettim. ?
  • Her içi her gün 40 dakika – 1 saat spor yaptım. ??‍♀️
  • Wediacorp proje çalışmama eksiksiz, hatta daha verimli şekilde online devam ettim. Bu beni çok motive etti. ?
  • Ürettiği ürünün niteliği nedeniyle pandemi sürecinde kesintisiz, hatta iki katı çalışan Kisbu’ya uzaktan destek vermeye devam ettim.
  • Adana ile uzaktan proje çalışmama kesintisiz Göktekin Yapı ile devam ettim.
  • Hızla online verebilecek şekilde eğitim paketlerimi dönüştürdüm ve ilk eğitimimi Nisan’da Habitat Derneği ile verdim.?
  • Ciddi oranda kitap okuma zamanımı arttırdım. ?
  • Mayıs ayı boyunca her gün Instagram üzerinden canlı kitap tanıtımı yaptım. IGTV’den videolar izlenebilir. ?
  • Medeniyetler ve Türk Tarihi üzerine üç başlık üzerinden online seminerlere katıldım. ? ??
  • Edx üzerinden iki sertifika programı bitirdim. ?
  • Youtube’da sayısını takip etmediğim kadar çok gelişim videosu izledim. ?
  • Mart ayında başladığımız ancak pandemi nedeniyle kesintiye uğrayan satınalma ve birleşme projesi Mayıs ayında sürpriz şekilde kaldığı yerden devam etti. Dünyada pandemi sürecinde tek kapatılan satınalma ve birleşme (M&A) projesinin İK ayağını yürüttüm. Haziran başı itibariyle de projenin saha çalışmasına geçtim.  ?
  • Uzun yıllardır çalıştığım Ford Otosan Gelişim Akademisi ile online yürütülecek bir performans koçluğu ve mentorluğu programı geliştirdik, Temmuz ayı itibariyle de uygulamaya aldık. ?
  • Hayatım boyunca yapmadığım kadar çok yemek yaptım. Ancak ekmek, kek, pasta yapmak gibi aşkın girişimlerim olmadı. ❌
  • Saçlarımı kendim boyadım. ?
  • Her akşam sağlık çalışanlarını alkışladım. ???
  • Ailemle ve arkadaşlarımla online buluşmalar gerçekleştirdik. Sohbet ettik, ekrandan kadeh tokuşturduk ?
  • ABD ve İngiliz basınından pandemi sürecini çok ciddi takip ettim. ?
  • Bu süreçte kızımla en az tükettiğimiz ise televizyon haberleri, dizi ve filmleri oldu. ?

Haziran ayının ilk günü saha çalışmasına başladım. Haftada bir, iki derken Temmuz ayı itibariyle hemen hemen her gün ofis ortamında çalışma rutinime döndüm.

Sonbahar aylarım iki yeni proje; ECARCH ve Kardem ile şenlendi. Şehirler ve ülkeler arası arası eğitim kaynaklı seyahatlerim yerini Türkiye ve Azerbaycan çapında verebildiğim online eğitimlere bıraktı. Pandeminin iş hayatıma online çalışma, proje yapma ve eğitim verme disiplinini katmış olmasından çok memnunum. 2019’da hafta sonları dahil bazen on beş gün eve giremezken, bu yıl teknoloji sayede evde kalabiliyor, kızımın LGS sürecini daha yakından takip edebiliyorum.

Şimdi kapıda 2021 var. Yine kafamda bin bir tane düşünce, fikir, plan, hayal … Önümüzdeki günler her ne getirirse getirsin, bardağın dolu tarafından bakarak anı en verimli, keyifli şekilde yaşamayı tercih etmek ve kızımla sağlığımızı korumaya çalışmak 2021’de de ana disiplinlerim olacak.

Dilerim pandeminin aşı faslı en kısa sürede rayına girer, Türkiye ve Dünya hızla yeni normaline geçer.

Herkesin yeni yılını kutlar, sağlık, başarı ve mutluluk dilerim.

Kaynağım İnsan 11 Yaşında

Geç kutlanan yaş. Blogum bana küstü.

İş yoğunluğu, koşuşturma derken takvimde 9 Ekim’i atlamak. Gözüm gibi baktığım o biricik tarihi unutmak.

Bardağım dolu tarafından bakıp şükretmek gerek diyorum. “Boşluktan değil, doluluktan unuttun”. Her yaş dönümün böyle olsun Kaynağım İnsan. Malcolm Gladwell ne diyor? 10 bin saat, 10 yıl. Devirdik kaşla göz arası seneleri. Dostluğumuz, ufkumuz hep birlikte büyüsün.

9 Ekim 2009 – 2020 ve devam …

Korona Günlüğü, Gün 90, 19 Haziran 2020 / VEDA

Güle güle

Sabah saatlerinde ekibinde bulunduğum çok önemli bir proje müşterimin Japonya’dan CEO ve ikici başkanı geldi. Haziran başından bugüne kadar işlerimizi görüntülü görüşmelerle yürütüyorduk. İki tepe yönetici ile ilk yüz yüze görüşmemiz gayet iyi geçti. Teknoloji iyi hoş ama hiç bir araç, gereç, yazılım insan insana yapılan toplantıların yerini tutamaz. En az bizim kadar Japon yöneticiler de bir masa etrafında oturuyor olmaktan duydukları mutluluğu dile getirdiler.

Öğleden sonra ise eğitim video çekimlerini tamamlamak üzere diğer önemli müşterime gittim. On videonun ham çekimleri bitti. Önümüzdeki iki hafta içinde montaj ve kurgularını gerçekleştireceğiz. Final versiyonlarını merakla bekliyorum.

.

Yarın sabaha karşı saat 03:15’de Datça’ya gitmek üzere Yaprak’la yola çıkacağız. Yaprak’ı zorlu bir LGS’ye hazırlık yılı bekliyor. Güzel bir yaz geçirmesini istiyorum, diliyorum. Bu arada ben de ona iyi bir kurs bakacağım. Bakalım 2020-2021 döneminde bizi neler bekliyor?

.

Bu yaz benim payıma düşense çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmak var. Bol bol kitap okumak ve hafta sonu park sefasını da listeye ekleyebiliriz. Eğer bir iki gün boşluk yaratabilirsem Prens Adaları’nın bir tanesinde ufak bir tatil de listemde, gerçekleştirebilirsem ne ala.

.

Veeee final.

Pandemi krizinin ilk günlerinde başladığım Korona Günlüğü’mün 90. yazısı ile sonuna geldim. Şöyle baştan sonra baktığımda hayatımın en sıra dışı dönemlerinden birini yaşadım covid-19 virüsü nedeniyle. Zor zamanlarda tercih ettiğimiz tutum seti aslında gerçek kimliğimizi ortaya çıkartır. Bu sınavı verebilmek için en iyisini yaptığımı düşünüyorum. Geçen 90 günü düşündüğümde “daha ötesi olmazdı” diyebiliyorum.

Temennim, ikici kez blogumda “2. Korona Günlüğü” kategorisini açmak zorunda kalmamak. İnsanların gerekli maske takmak, sosyal mesafeye dikkat etmek, el yıkamak gibi kilit önlemlere özenle uymasını diliyorum. 

Sağlıkla kalın ve yazın da keyfini doya doya çıkartın, sevgilerimle.

.

The Washington Post – 19.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 25 ülke )

Korona Günlüğü, Gün 89, 18 Haziran 2020

Sabahın erken saatlerinden akşama kadar 9 eğitim videosunun çekimini gerçekleştirdik. Tam bir maraton oldu, çok da keyif aldım. Elbette kurgular yapıldıktan sonra sonucu göreceğiz, dilerim emeklerimize değecek çıktılarla karşılaşırız.

.

Pandemi sürecinin başlangıcından bu yana bugün ilk defa otobüs ve metrobüsü kullandım. Sabah Sancaktepe’ye giderken otobüs boştu, akşam dönüşte metrobüste yorgunluktan nasıl geldiğimizin farkında bile değildim. Her iki araçta da doluluk oranı normaldi. İnsanlar ellerinden geldiğince sosyal mesafeye dikkat ediyor. Bu beni mutlu etti.

.

Yarın korona günlüğünün 90. ve son günü. Veda zamanı. Ben pandemi sürecini kayıt altına aldığım için çok memnunum. 5-10 yıl sonra “o günlerde ne yaptın?” diye soranlara okuyabileceğim bayağı bir içeriğim var. Yarın itibariyle kendimce normalleşme sürecini de tamamlıyorum. Dilerim önümüzdeki ayları sağlıklı geçirebilirim, ülkece geçirebiliriz.

.

The Washington Post – 18.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 25 ülke )

 

Korona Günlüğü, Gün 88, 17 Haziran 2020

Sokakta halletmem gereken işlerin ardından bir görüntülü toplantı ve sonrada İstanbul Erkek Lisesi Derneği Mentorlar Projesi çerçevesinde katıldığım webinar.

Çocukluk arkadaşım sevgili İEL mezunu olan Mehveş Poda yaklaşık bir ay önce beni Mentorluk Projesi ekibi ile tanıştırdı ve  bugün gerçekleştirdiğimiz “21. Yüzyılda Oyunun Kuralı” başlığı ile programı netleştirdik. Her adımı çok titiz ilerletilen bir proje, çok takdir ettim.

Kısaca 21. yüzyılda oyunun kuralları olarak nelerden bahsettiğime gelecek olursak, iş oyunu 5 kural üzerinden kurguladım:

  1. Kişisel marka bilinci (özgün ve çok yönlü değer yaratmak ve değeri sunabilmek, yaratıcı olmak, kendi kendine öğrenerek sürekli gelişim)
  2. Dijital hakimiyet (meslek ne olursa olsun veri üretebilmek, okumak, yorumlamak, analitik yapabilmek, geliştirmek)
  3. Network (işinin erbablarıyla ilişki ağı kurmak, duygusal zekayı /egoyu akıllı yönetmek, destek almak, destek vermek)
  4. Karmaşık dünyayı içselleştirmek (değişime alışkanlık, adapte olmak, karmaşa içindeki fırsatı görmek, değerlendirmek)
  5. Dirençli, yılmaz olmak (yenilgiden, reddedilmekten, anlaşılmamaktan korkmamak, yılmamak ve yola azimle devam etmek)

En önemli vurgum, iş hayatına girdiklerinde karşılarına çıkacak dinazorlar nedeniyle ideallerini kaybetmemeleri, küsmemeleri oldu.

2025 yılı ve sonrasındaki bambaşka dünyayı onların yaratacağını, o dünyanın işbirliği ve paylaşımla şekilleneceğine inancımın tam olduğunu ekleyerek de sözlerimi bitirdim.

.

The Washington Post – 17.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

Korona Günlüğü, Gün 87, 16 Haziran 2020

Bugün proje çalışması için Beylikdüzü’ndeydim. Verimli geçen zamanları seviyorum. Eve keyifli döndüm.

Ardından Yaprak’la dışarı çıktık. Biraz yürüyüş sonrasında Maçka Demokrasi Parkı içindeki kafeye oturduk. Bu parkın en büyük özelliği içindeki sayısını kimsenin tahmin edemediği kedi nüfusudur (Örneğin sadece bugün 70 tane saydım).

Hele ki parkın içindeki kafede otururken insanın sinirini bozacak kadar çok kedi tarafından taciz ediliyorsunuz. Önlem olarak işletmeci masalara su spreyi bırakıyor. Artık kediler spreyin ne olduğunu öğrenmiş, sıkmanıza gerek kalmadan yüzüne spreyi doğrultunca toz oluyorlar. Ama ben bir kaç tanesine su sıkmadım değil. Zalimse zalimim. Kimse kusuruma bakmasın, kedinin de arsızı hiç çekilmiyor. (Bakınız yukarıdaki fotograf, tipik arsız, kulağı kesik İstanbul sokak kedisi, bu arada bizim evde de bir tanesi var) Bıraksak tabağın ortasına oturacak. ?

Bu akşam Yaprak’la 2 aylık ayrılık öncesinde, dışarıda son baş başa yemeğimiz oldu. Cumartesi günü kızımı Datça’ya anneanne ve dedemizin yayına götürecek ve Pazar günü İstanbul’a döneceğim. Bu yaz bana tatil yok gibi görünüyor. Yapacak bir şey yok. ??‍♀️

.

Siparişini verdiğim iş kitaplarım geldi. Yazıyı bitirir bitirmez Brian Tracy’nin Müzakere‘sini okuyacağım. Tracy’nin kitapları şip şak okunur ve çok etkilidir. Pek beğenirim.

.

The Washington Post – 16.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

Korona Günlüğü, Gün 86, 15 Haziran 2020

Günlüğü yazarken ilk defa bu kadar geçe kaldım. Kendim de şaşırdım. Neden olduğunu yazmayacağım. (Tahminler serbest !!)

Online iş görüşmeleri ile renklenen, sunum maratonumun sonuna geldiğim verimli bir iş günüydü. Yukarıdaki görsel de sunumlarda kullandıklarımdan. Stratejiyi temsil ediyor.

Sipariş verdiğim kitaplarım geldi. Son zamanlarda Stefan Zweig’in eserlerini seri şekilde okuyorum. Çok hoşuma gidiyorlar. Her biri bir hediye paketi sanki. Açması/okuması coşkulu, merak uyandıran ve çabuk biten, heyecanı kursakta bırakan.

.

The Washington Post – 15.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

 

Korona Günlüğü, Gün 85, 14 Haziran 2020

Hafta içinde gerçekleşecek eğitim videoları için sunum hazırlamaya devam ettiğim bir gündü. Toplam on sunum hazırlamam gerekiyor. Sekizi bitti.

Sunumların kalitesini arttırmak için yüzlerce sunum şablonu satın aldım. Sunum içeriklerinin hepsi beynimde, zor olan tasarımlarını oturtmak. En iyi görselleri, ikonları, fontları seçmek. Ne zormuş bu estetik işler.

.

Yoğun bir haftaya başlıyorum. Günlük yazımı bitirince çalışmayı bırakacağım. Kitap okumak, bitki çayımı içmek, pazar günümü sessiz ve sakin kapatmak istiyorum.

.

The Washington Post – 14.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

 

Korona Günlüğü, Gün 84, 13 Haziran 2020

Esaslı işime dokunamadığım, parça pinçik işlerle günün nasıl geçtiğini anlayamadığım bir durumdayım. Saatlerdir ben neler yaptım diye kendime sorunca;

  • 22 yıllık emektar çamaşır makinamı geri dönüşüme gönderdim. Yaptığım araştırmalar sonrasında “en iyisi” olduğuna ikna olduğum yeni makinamı yetkili servise kurdurttum. İlk çamaşırımızı yıkadım.
  • Evimdeki ahşap mobilyaları merakla satın aldığım bir malzeme ile cilaladım. Güzel oldular. ?
  • Evi topladım, kedinin kumunu değiştirdim. ?
  • Yaprak’ı Datça’ya götürmek için gerekli seyahat organizasyonunu, bilet alımlarını yaptım. 20 Haziran’da inşallah bir terslik çıkmaz. 18 yaş altı ebeveyn olmadan seyahat edemediği için 48 saat içinde İstanbul-Dalaman-Datça-Dalaman-İstanbul yapacağım. ✈️
  • Yaprak’ın 2020-2021 okul kaydını yaptım. Okul 24 Ağustos’da başlayacak.  ?
  • Sokağa çıkış ile birlikte kişisel bakım asla ihmal edilemez. Kuaföre gittim.  ??‍?
  • Yaprak’ın kulaklarını deldirttik. Ona bütün takmadığım gümüş küpelerimi verdim. Küpelere bakarken 20-30’lu yaşlarıma gittim. Nostalji dolu dakikalar geçirdik Yaprak’la. ?
  • Hayatımda ilk defa zerdeçallı kahve içtim. Bir daha da içmem. ?
  • Çok okumak istediğim bir kitabı yarıladım. ?

.

Yukarıda görmüş olduğunuz merdiven Leonardo Da Vinci tarafından 1516’da yapılmıştır. Adı DNA merdivenidir. Günümün en güzel anlatımıydı. Bu nedenle seçtim.

.

The Washington Post – 13.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

 

 

Korona Günlüğü, Gün 83, 12 Haziran 2020

Bugün proje çalışmam kapsamında Anadolu yakasındaydım. Akşam saatlerimizi de Yaprak’la yürüyüş yaparak ve dışarıda yemek yiyerek geçirdik.

.

Eve dönüşte biraz da şans eseri nefis bir canlı yayına denk geldim. Bugüne kadar pek çok videosunu seyrettiğim Akan Abdula ile HBR Türkiye’nin genel yayın yönetmeni Serdar Turan’ın söyleşisi.

Akan Adbula pazarlama, marka, iletişim üzerine uzmanlaşmış bir kişi. Diyeceksiniz bu profillerden etrafta çok var. Abdula’nın performansının özel yanı, uzmanlığını yere göğe sığmayan “pazarlama gururu” laflarıyla değil, veri analizleri ve analitik yaparak sergilemesi.

Sohbet pandemi sürecinin yorumlanması ile başlıyor. Dijitalleşmenin sosyal ağ kullanmak ve cep telefonlanarak tüketmek değil, veri üretmek ve analiz yapmak anlamına geldiği vurgulanıyor.

İlerleyen dakikalarda konu işveren markası ve bu süreci Türkiye’de en iyi yürüten şirketlere geliyor. Akan, benim de Mart ayında Evde Korona Günlüğü yazılarıma taşıdığım iki markayı en başarılı konuma yerleştiriyor: Koç Holding ve Toyota. Üçüncü sırada ise Migros var. Başka da örnek çıkmıyor.

Akan, bu süreçte ne kurumsal iletişim, ne de İnsan Kaynakları, çuvaldızı tepe yönetime batırıyor. Evet, ben de katılıyorum. Türkiye’de normal zamanlarda lafa gelince mangalda kül bırakmayan pek çok büyük, süksesi bol şirketin tepe yönetiminden pandemi süresince ne hikmetse çıt çıkmadı. Hiçbirisi “Sonuna kadar beraberiz, birlikte bu işi yürüteceğiz” açıklamaları yapamadı, yapmadı.

Kriz boyunca tepe yönetimleri ses vermeyen şirketlerin kurumsal iletişim veya insan kaynakları bölümleri üç beş ay sonra çıkıp “biz okul boyadık”, “kız çocuklarını eğitttik”, “çalışan tecrübesinde uçtuk” dediklerinde, şimdi ben içimden “Hadi ordan” demeyecek miyim? ?

.

Söyleşinin sonuna doğru ise Z ve Alfa kuşağının yüksek “empati” kurma yetkinliği vurgulanıyor. Benim gibilerin temsil ettiği, 2. Sanayi Devrimi’nin ezberci, rasyonalite ve kar odaklı zihniyetinin yerini soru soran, duygusal anlamda zeki kuşaklara bırakmakta olduğu, önümüzdeki 10 yılda herseyin çok değişeceğinin altı çiziliyor.

Bir saatinizi ayırarak dinleyebileceğiniz Akan Abdula söyleşi eminim sizin de farkındalığınızı arttıracak, zihninizde farklı düşünce patikaları açacak.

.

The Washington Post – 12.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

Korona Günlüğü, Gün 82, 11 Haziran 2020

Beylikdüzü’nde proje çalışmamda geçen verimli bir gündü.

Performans değerlendirme sistemimizi çok isabetli bir iş ortağı yazılım ile hayata geçiriyoruz. “İyi bir performans değerlendirme yazılımı arıyoruz” diyen meslektaşlar veya şirketler varsa TalentSys e-performans çözümüne bir bakın derim. Yazılım bizim performans değerlendirme sistemi adına yaptığımız bütün kurguya birebir cevap verdi. Ben hem şaşırdım, hem de çok mutlu oldum. Çünkü genelde paket programlar şirketin sistem kurgusuna uymaz, şirket kendisini paket programın yapabilirliklerine uydurmak zorunda kalır. TalentSys e-performans ile böyle bir sıkıntı yaşamadık.

.

Bugün Harvard Business Review Youtube kanalının HBR’nin Perspektifinden videolarından Çevik Liderlik makale analizini paylaşmak istiyorum.

Videonun özellikle Microsoft’un CEO’su Satya Nadella’nın çevik liderlik performansının örneklendirildiği bölümü çok güzel.

.

The Washington Post – 11.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

Korona Günlüğü, Gün 81, 10 Haziran 2020

Bizden 6 saat ileri olan Japonya ile yürüttüğüm proje çerçevesinde sabah 06:30’da ayakta ve çalışmaya hazırdım. Toplantı sonrasında tam gün sürecek Habitat Kariyer Planlama Eğitimime başladım.

Eğitimden sonra uzun yıllardır çalıştığım şirketin Temmuz ayında başlamasını planladığımız koçluk & mentorluk programı güncellemesi ve video eğitim içerik dokümantasyonunu yaptım.

Sabah 06:30’da başlayan mesaim 19:30’da bitti. Hemen evden fırlayıp annemle babamı görmeye gittim. Yaprak da oradaydı. 3 aydır ilk defa birlikte yemek masasına oturduk. Sohbet ettik, güldük. Özlemişim.

.

Geçen hafta sonu bir araştırma yaparken HBR – Harvard Business Review Youtube kanalının yeni bir video serisini buldum: HBR Türkiye Perspektifinden.

HBR Türkiye’nin editörü Serdar Turan’ın sunumunda dergide beğeni toplamış makalelerin içeriklerinin paylaşıldığı seriye bayıldım. Nisan ayından bugüne 10 adet makale incelemesi yapılmış. Ben beş tanesini dinledim. Size de tavsiye ederim.

.

The Washington Post – 10.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

Korona Günlüğü, Gün 78, 7 Haziran 2020

Sporla başlayıp, bütün gün çalıştığım bir pazar oldu. Uzun yıllardır hizmet verdiğiğim bir şirketin eğitim video çekimleri için sunumlar hazırladım. Henüz bitmedi, hedefim gelecek hafta sonuna 10 sunum içeriğini tamamlamak.

Yaprak deneme sınavına girdi, ödevlerini yaptı.

Evde çıt çıkmadı bütün gün adeta.

Şu anda da açık camdan apartmanımızın önünden geçen çöp kamyonunun sesi geliyor. Her gece bu saatlerde topluyorlar çöpleri. Elleri dert görmesin. Onlar olmazsa biz ne yaparız? ?

.

Washington Post – 07.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

Korona Günlüğü, Gün 77, 6 Haziran 2020

Saat altıda başlayan ve evde geçen dolu dolu bir gündü.

Sabah 9-12 arası şehirler arası danışmanlık toplantılarımı gerçekleştirdim.

Ardından sporumu 1 saat kesintisiz yaptım. 10 gündür ramazan, iş yoğunluğu derken ihmal edilmiş kaslarım bayram etti. İki ay kesintisiz hareket etmek kaslarda öğrenilmiş bir ihtiyaç halini almış anladığım kadarıyla. Bu sevindirici. Haftada üç gün standardına oturtabilirsem sağlıklı ve iyi hissetmenin bana göre en önemli yapı taşı sporu hayatıma yerleştirmiş olacağım.

Spor sonrasında tekrar işe döndüm ta ki 17:30’a kadar.

Kısa molanın ardından mutfağa girdim ve üç sebze yemeği yaptım. Pandemi sayesinde yemek pişirmeye başlamış bir kişi olarak kendimle gurur duyuyorum. Yaprak şaşırdı, “Anne neden bu kadar çok yemek yaptın?” diye sordu. Ben de “Üzümü ye, bağını sorma” dedim.

Çünkü gelecek hafta iş yoğunluğum tavan.

.

Akşam saatlerimizi yine evimizin etrafındaki eğlence mekanlarından gelen aşırı yüksek sesler, müzikler eşliğinde geçirdik. Acaba “Ama ben biraz kafamı dinlemek istiyorum” desem, “uuuu bunlar tam yaşlılık belirtisi” der miydiniz?

.

Washington Post – 06.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

 

 

Korona Günlüğü, Gün 76, 5 Haziran 2020

Pandemi öncesi çalışma tempoma kavuştuğum için günlüğe yazmak konusunda zorlanmaya başladım. Derler ya, yazarlar, şairler acı çekmediği, dertlenmediği zaman yazamaz, onları besleyen hüzündür, melankolidir, sanırım benim günlük yazarlığımın besini de evde oturmak, dışarı çıkınca pınarın suyu kesildi ?

Aslında konu o da değil, bunu yazı yazan herkes bilir. Konu, yazarken kendini tekrar tekrar yaratmak, tanımlamak. Her gün içinden yeni bir “sen” çıkartmak, yenilenmek. Belki proje yapmak hakkında yazmalıyım, belki iş üstündeki insanlar. Sorumluluk, değişmek, farkındalık, zaman, gelişim üzerine içerik üretmeliyim. Düşünmeliyim.

.

Bugün eve dönerken, saat 18:30 civarı, evimin etrafındaki cafe, restaurant ve publar doluydu. İnsanlar dip dibe, maskesiz, ellerinde içecekleriyle kaldırımlardaydı. Şaşkınım. Eğer bu ay sonuna, 14 gün kuluçkası sonrasında covid-19 İstanbul’da patlamazsa, 3 aydır evde boşuna oturmuşuz diyeceğim, bu virüs palavra.

Biz Yaprak’la hafta sonu evde olacağız. Ben bu sefer bizi covid-19’dan ziyade onu umursamayan büyük bir kalabalıktan koruyacağım. Evimin açık camından sözünü ettiğim eğlence mekanlarının müzikleri ve insan uğultuları, uzaklardan da havai fişek sesleri geliyor. Şaşkınım, üzgünüm.

.

Washington Post – 05.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )

 

 

Korona Günlüğü, Gün 75, 4 Mayıs 2020

Yoğun tempoda geçen bir iş günüydü.

Bugünün sıra dışı olayı şahit olduğum süper bir projeydi: SİZLİKİŞ

Bütünüyle gençler tarafından yürütülen bir girişim SİZLİKİŞ.

Amacı nedir?

Çok değerli, mülakatlar sonrasında seçilmiş, üniversite 3-4. sınıf öğrencisi ve yeni mezun gençler ile farklı konularda iş desteğine ihtiyaç duyan KOBİ’leri bir araya getiren bir proje. Gençler tecrübe kazanırken, KOBİ’ler de nitelikli genç iş gücü ile proje bazlı buluşuyor ve problemlerini çözüyor.

Yukarıdaki görselde yer alan gençler projede havuzda ve girişimin yönetiminde yer alan değerlerden bir kaçı. Konuşmalarını dilediğinizde hayran oluyorsunuz. Bilinçli, ne istediğini bilen, umutlu, insana, çevreye hassas ve gerçekçiler.

SİZLİKİŞ’in web sitesinin KOBİ’lere destek bölümünü incelediğimde gençlerin yazılımdan, pazarlamaya, dış ticaretten, tasarıma, pek çok konuda hizmet sunmaya hazır olduklarını gördüm.

Diğer taraftan  “Ben kendimi nasıl geliştirmeliyim? İş hayatı ne ister?” diye merak eden gençler için kocaman bir teknik yetkinlik listesi var. Bu listede yer alan teknik bilgileriniz varsa ve proje yapabileceğinize inanan bir gençseniz direkt formu doldurup gönderin derim. (bütün süreçler KVKK uyumlu, onu araştırdım)

Gerek “Nitelikliyim ve çalışırım” diyen gençler, gerekse “Genç işgücünün enerjisi ve yaratıcılığını projelerimde istiyorum” diyen şirketler için bir fırsat SİZLİKİŞ. Varsa etrafınızda gençler veya KOBİ’ler haberdar edin.

Süper. Bugünü pek keyifli kapatıyorum. ?

.

Washington Post – 04.6.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (Toplam Vefat – Toplam Vaka ve ilk 23 ülke )